Bizans ve Osmanlı… Tarihin en büyük iki imparatorluğu… Ve bu iki imparatorluğun başkentlik yükünü omuzlarında taşıyan, tarihin en kadim şehir olan İstanbul… İstanbul’un yükü gerçekten çok ağır, çünkü tarihin en önemli imparatorluklarının eserlerine yüzyıllardır şahitlik ediyor.
Bizans, İstanbul’a çok büyük emek verdi ve gelişip kalkınmasını sağladı. Şehir içinde saraylar, kiliseler, sarnıçlar, kaleler inşa etti. Ve son olarak şehri devasa surlarla çevirip son derece korunaklı hale getirdi. Ama bu surlar Fatih Sultan Mehmed’in hayallerinden güçlü değildi. Ortada herhangi bir şehir yok, İstanbul var! Bir taraf böyle bir şehri kaybetmek istemiyor, diğer taraf ise şehri kuşatmış bir kere almadan geri dönmeyecekler belli. Sonuç olarak Bizans ordusu daha fazla direnemedi ve İstanbul, Osmanlı topraklarının vazgeçilmez bir parçası haline geldi.
İki karanın sultanı, iki denizin hakanı olan Fatih Sultan Mehmed, Bizans halkına hiç şekilde zarar vermedi, şehirdeki yapılara da sahip çıktı. Çünkü artık Romalıların Sezar’ı anlamına gelen Kayser-i Rum unvanını almıştı.
Fatih, korkusundan İstanbul’u terk ederek İtalya’ya Yunanistan’a kaçan Bizans halkını geriye çağırdı. Fermanında her türlü haklarının korunacağını, istediği gibi ibadet edebileceklerini söylemişti. Belki de bu sebepten dolayı Bizans eserleri günümüze kadar ulaşabilmiştir.
İSTANBUL’DAKİ BİZANS ESERLERİ
Fatih Sultan Mehmed kendini Kayser-i Rum ilan ettikten sonra şehirdeki tüm eserleri koruma altına aldı ve bu eserlerin bazıları günümüze kadar gelmeyi başardı. İşte İstanbul’daki Bizans eserleri
GALATA KULESİ
Galata Kulesi, İstanbul’da bulunan en eski kulelerden biri olma özelliğine sahip. Bizans İmparatoru Anastasius tarafından 528 yılında fener kulesi olarak inşa ettirildi. Bu kule 1204’te çıkan savaşlar sonucunda büyük zarar gördü ve 1348 yılında “İsa Kulesi” adıyla yığma taşlar kullanılarak Cenevizliler tarafından Galata surlarına ek olarak yeniden yapıldı. Osmanlı İmparatorluğu döneminde ise gözetleme kulesi olarak kullanıldı. Ve 1967’den bu yana da turistik hizmet amacıyla kullanılıyor.
Galata Kulesi, birçok efsaneye de konu olmuş. Bunlardan biri de Hezarfen Ahmet Çelebi’nin Galata’dan Üsküdar’a uçması.
17. yüzyılın ilk yarısında IV. Murat döneminde Hezarfen Ahmet Çelebi, Okmeydanı’nda rüzgarları kollayıp uçuş talimleri yaptıktan sonra, tahtadan yaptırdığı kartal kanatlarını sırtına takarak 1638 yılında Galata Kulesi’nden Üsküdar-Doğancılar’a uçmuştur. Bu uçuş Avrupa’da ilgi ile karşılanmış, İngiltere’de bu uçuşu gösteren gravürler yapılmıştır.
BOZDOĞAN (VALENS) KEMERİ
İstanbul’a yüzlerce yıldır şahitlik eden bir başka eser ise Bozdoğan (Valens) Kemeri.
İstanbul’un en eski su kemeridir. İmparator Valens tarafından yaptırılan kemer, I. Theodosius zamanında şehir dışındaki su kaynaklarına bağlanmıştır. Bu kemer geç Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde 1500 yılı aşkın bir süre kentin su ihtiyacını karşılayan şebekenin en önemli parçalarından biri oldu.
KIZ KULESİ
İlk olarak Yunan döneminde bir mezara ev sahipliği yapan bu ada Bizans döneminde inşa edilen ek bina ile gümrük istasyonu olarak kullanıldı. Osmanlı devrinde ise gösteri platformundan, savunma kalesine, sürgün istasyonundan, karantina odasına kadar birçok görev yüklendi. Asli görevi olan ve yüzyıllardan beri varlığı ile insanlara, geceleri ise geçen gemilere göz kırpan feneri ile yol gösterme işlevini hiç kaybetmemiştir.
YEREBATAN SARNICI
İstanbul’daki nadide eserlerden bir tanesi de Yerebatan Sarnıcı. Bizans İmparatoru I. Justinianus (527-565) tarafından yaptırıldı. Suyun içinden yükselen pek çok mermer sütun sebebiyle halk arasında Yerebatan Sarayı olarak isimlendirildi. Sarnıcın bulunduğu yerde daha önce bir bazilika bulunduğundan dolayı Bazilika Sarnıcı olarak da bilinir. Günümüzde de ihtişamını koruyan bu yapı, müze olmanın yanında ulusal ve uluslararası birçok etkinliğe ev sahipliği yapmakta.
AYASOFYA
Ayasofya, sadece Türkiye’nin değil, dünyanın en önemleri yapıları arasında yer alıyor.
Bizans İmparatoru I. Justinianus kudretini katılamak amacıyla 532-537 yılları arasında İstanbul’da devasa bir kilise yaptırdı. 1453 yılında İstanbul’un Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethedilmesinden sonra Fatih Sultan Mehmed tarafından camiye dönüştürülmüştür. 1934 yılında yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile müzeye dönüştürülmüş, kazı ve tadilat çalışmaları başlatılmış ve 1935-2020 yılları arasında müze olarak hizmet vermiştir. 2020 yılında ise müze statüsünün iptal edilmesiyle tekrar cami statüsü kazanmıştır.
AYA İRİNİ KİLİSESİ
Aya İrini Kilisesi, geçmişte Hristiyanlık dininin temellerini atan 7 ekümenik konsilden birinin toplandığı yapı olarak öne çıkar. Yüzlerce yıllık tarihinde, hem Bizans; hem de Osmanlı tarihinin en görkemli zamanlarına tanıklık etmiş olan bu yapı, İstanbul’un ilk arkeolojik müzesi olma özelliğini de taşır. 19. Yüzyıl’da burada sergilenen arkeolojik eserler, İstanbul Arkeoloji Müzesi‘nin açılmasıyla bugünkü yerine nakledilir.
KARİYE CAMİ (CHORA)
Kariye Camii, Bizans döneminin en değerleri arasında yer alıyor. Çünkü Bizans’ın en önemli özelliklerinden olan mozaik sanatını, en iyi temsil eden eserler bu kilisede bulunur. Kariye (Chora) Kilisesi, 6. yüzyıla kadar giden bir geçmişe sahiptir. Günümüze ulaşmış hali, Osmanlı döneminde ve 20. yüzyılın ikinci yarısında geçirdiği onarımların sonucudur. Daha önceleri kilise çevresinde, manastır kompleksi de ihtiva etmekteyken bu yapılar geçen zamana dayanamamıştır.
THEODOSİUS DİKİLİTAŞI
Theodosius Dikilitaşı, veya yalnızca Dikilitaş, Sultanahmet Meydanı’nın güney tarafında, Yılanlı Sütun’un yanında bulunan bir Antik Mısır dikilitaşıdır. M.S. 394 – 395 yılında Roma imparatoru I. Theodosius tarafından Mısır’dan getirilerek şimdiki yerine dikilmiştir.
BİZANS SARAYLARI
İstanbul’da bahsettiğimiz bu eserlerin yanı sıra birçok eser daha bulunmaktadır. Bunlarında başında da maalesef yıkılmaya yüz tutmuş Bizans sarayları bulunmaktadır. Saraylara gerekli ilgi gösterilmediğinden dolayı neredeyse tamamen yıkılmak üzereler. Bu eserleri artık sadece duvar kalıntılarından tanıyabiliyoruz. Sultanahmet’te konumlanan Roma İmparatorlarının Büyük Saray’ı, Ayvansaray semtinde bulunan Tekfur Sarayı (Blakhernai Sarayı); Bizans döneminde kullanılmış olan iki ana saraydır.