Sultanların Şehri-Şehirlerin Sultanı Edirne, Kasım’da Yağlı Boya Tabloya Dönüştü

Edirne’yi ziyaret eden fotoğraf Sanatçısı Cemil Şahin, deneyimlerini kaleme aldı.

Edirne! İşte o islamın ahenin suru

Edirne! İşte o şarkın cebin-i mağruru

İkinci aşr-ı telaisi Al-i Osman’ın

Birinci mevki-i feyyazı belki dünyanın

Edirne! İşte o şarkın demir kilidi

M.Akif Ersoy


İşte ! Edirne….

Çok kıymetli Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver Hocamızın söylediği gibi: “Her şey biter, Edirne bitmez.’’ Edirne için ne yazılsa, ne çizilse, ne söylense pek az kalır. Sözün özü kadim şehir Edirne gerçekten çok müstesna bir mücevher, çok kıymetli şehrimiz. Fatih’in şehri. İstanbul’un fethinin hazırlıklarının yapıldığı şehir.

Başta camileri ve köprüleri gibi eşsiz tarihi güzellikleri, kültürü, gastronomisi, nehirleri ile görülmeye değer, çok kıymetli bir şehrimiz. Tarihi dokusu ile açık hava müzeleri arasında dünyada ikinci sırada bulunmakta.

Mimar Sinan’ın Selimiye’si beni Edirne ile buluşturdu. Fatih’in doğduğu, Koca Sinan’ın imzasını attığı ve 92 yıl Osmanlı’ya başkentlik yapmış olan bu şehir, beni yıllar önce buralara getirdi. 15 yıldır bıkmadan usanmadan tüm sevgimle gelmekteyim. Her gelişimde bu kadim şehri daha da sevmekteyim. Her gelişimde Fatih’i, Sinan’ı selamlıyoruz. Ülkemizin her köşesi cennetten bir parçadır. Edirne de o cennet köşelerden sadece biri.

Kadim şehir İstanbul’dan başka bir kadim şehir Edirne’ye revan olduk. Edirne’ye girdiğimizde dünyanın önünde saygı ile eğildiği büyük insan, alim, mühendis ve sedefkar Mimar Sinan’ın göz bebeği Selimiye Camii tüm heybeti, asaleti, estetiği, sanatı, eşsiz kubbesi ve minareleri ile sizi karşılamakta. Selimiye Camii (1568-1574), Mimar Sinan’ın 80 yaşında tamamladığı, kendisinin ve Osmanlı mimarisinin en önemli zirve eseridir.

“Şu dört minareli camii ki yoktur hiçbir eşi

Ki parlıyordu hilalinde san’atın güneşi

Salib-i sineye çekmiş de bekliyor. Nevmid”

Mehmet Akif Ersoy

Vatan şairimiz Mehmet Akif ne kadar da güzel özetliyor Selimiye Camii’ni. Her birimiz Mehmet Akif’in ruhuyla bakabilsek bu kadim şehrimiz daha da altın olur. Edirne altın renkleri ile sonbaharın tüm ihtişamını gözler önüne sergiliyor. Ulu ağaçlar rengarenk yapraklara bürünmüş. Aslında her mevsim ayrı bir atmosfer var Edirne’de. Görmemiz lazım, gezmemiz lazım, o atmosferi solumamız lazım. Sevgili okurlarımıza şiddetle tavsiye ediyorum. Mutlaka görülmesi gereken şehirlerin başında yer alır.

“Ya Üç Şerefeli ya Eski Camii,

Ya Sultan Selim, ya Sultan Süleyman,

Geziyorum burada sabahtan beri.,

Sürüklüyor beni tarih ve zaman…”

Arif Nihat Asya

Şairin dediği gibi gez gez doymuyor insan.

Allah’ın renk sanatı her yeri sarmış, eşsiz güzellikleri sergiliyor bizlere. Kuşları bile ayrı selamlıyor o kadim kubbeyi, minareyi. Sonbaharın tüm rengi şehri adeta yağlı boya tabloya dönüştürmüş. Ağaç dalları sararıp, tarihi yapıları süslemiş adeta. Ulu mabet Selimiye şehrin her yerinden tüm asaletiyle ayakta sizi izliyor. Aklınızın bir köşesinde iz bırakıyor Selimiye. Ayrıca kışı da karpostal gibi eşsiz manazalar sunuyor sizlere.

“Selimiye derler, Edirne derler,
Tatlı bir gariplik duygusu gelir.

Dünyanın en güzel minâreleri,
Ve kubbelerin en ulusu gelir.

Kubbeler menekşe, şerefeler gül,
Mermerinden çiğdem kokusu gelir….”

Arif Nihat Asya…

Medeniyetimizin zirvesi sultanlar şehri, şehirlerin sultanı Edirne’yi Arif Nihat Asya kasidesinde çok güzel özetlemiş.


Dünyanın en güzel minareleri, kubbeleri, şerefeleri kadim şehir Edirne’mizde yer almaktadır.

Selimiye, Üç Şerefeli ve Eski Camii’yi temaşa ettikten sonra sizi Tunca Nehri üzerinde yer alan Tunca Köprüsü karşılıyor. Tarihin tüm izlerini yıllardır taşımaya devam ediyor Tunca. Arabayı park edip, seyre mazhar oluyor insan. Taş köprünün her yeri sapsarı. Yağlı boya yapılmış sanki. Allah’ın lütfu her yerde. Tunca müthiş güzelliği ile sizi karşılıyor. Yansımaları ve sararmış yaprakları köprüyü gelin gibi yapmış.

Bu değere haiz tarihi köprü ile vedalaşıp kadim şehir Edirne’mizin en büyük taş köprüsü olan sembol yapı Meriç Köprüsü’ne geçiyoruz. Meriç Edirne’ye bambaşka olağanüstü bir güzellik katan incimiz. Meriç Köprüsü Sultan Abdülmecit tarafından 1842-1847 (H. 1258-1263) yılları arasında inşa edilmiştir. Estetiği, zerafeti göz alıcıdır. Osmanlı mimarisinin tüm ihtişamını gözler önünde sermektedir. Meriç Nehri’nin akan suyu yansımaları ile köprüyü bambaşka bir boyutta gösteriyor. Edirne’nin baş yapıtı, Sinan’ın ustalık eseri Selimiye Camii ile görüntüsü birleşince ortaya muhteşem bir görsel çıkıyor. İki Osmanlı eseri başka hiçbir yerde olmayan kültürel mirası aynı karede izlememize olanak sağlıyor. Coğrafi konum olarak düz bir araziye sahip olduğu için Edirne’nin tüm ihtişamlı güzelliklerini görebiliyoruz.

Meriç’ten sonra rotamızı Sarayiçi’ne çeviriyoruz. Kırkpınar güreşlerinin yapıldığı yer. Adalet Kulesi, Fatih Sultan Mehmet Taş Köprüsü ve Kanuni Köprüsü ile tüm tarihi ihtişamı bir arada görmek insana ayrı bir heyecan veriyor. Rengarenk olmuş ağaç yaprakları görenleri kendine hayran bırakıyor.


“Şurada. “Sarayiçi” derer yoluna


Dünyanın en güzel korusu gelir.


Şimdi ışıkların köpük gibisi,


Şimdi gölgelerin koyusu gelir.


Kırkpınar’dır, birbirini tutmaya


“Benim” diyenlerin pazusu gelir.”


Arif Nihat Asya.


İşte şairimiz kısaca özetliyor güzelim Edirne’mizi. Burada da renklerin büyülü serenatını görmekteyiz.

Sarayiçi’nin hemen yanıbaşında bir inci gibi görünen Edirne’nin ikinci en uzun taş köprüsü olan Saraçhane Köprüsü uzanmaktadır. Hemen arakasında sembol eserlerden biri olan 2. Bayezıt Camii ve Külliyesi renkli dünyaları ile birlikte bize başka bir renk serenatı sunar.
Edirne’yi anlat anlat bitiremeyiz.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan AK Parti Genel Başkanı olduğu dönemde Edirne’yi ziyaret ederek şeref defterine şu sözleri yazmıştı.


“Bugün. 30/06/2002

Tarihi Kırkpınar Güreşleri nedeniyle Edirne’deyiz. Edirne deyince Selimiye Camii’ni görmemek mümkün mü? Elbette değil. Hatıraları önünde saygıdayız.

Yaşatanlara şükran ifadelerimizi belirtiyorum. Muhabbetlerimle…”

Recep Tayyip Erdoğan
Ak Parti Genel Başkanı
Ben de cumhurbaşkanımızın bu sözü ile Selimiye Camii’nin eşsiz Külah fotoğrafını birleştirerek Edirne’ye geldiklerinde zat-ı devletlerine takdim etmiştim.

”Selimiye

Selimlerden kalma muhteşem miras,

Sinanlardan kalma şanlı hediye,

Kuvvetin Turası,

Sanatın mührü,

Kubbeler kubbesi bir Selimiye

İşte tarih, işte batıyla doğu…

Görenler göstersin böyle bir kuğu!”

Arif Nihat Asya

Sevgi ve Saygıyla….

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir