Anadolu, binlerce yıllık mirasıyla dünyanın en zengin bölgesi olarak kabul edilebilir. Anadolu’nun her şehri başka bir kültüre, medeniyete ışık bugünümüzü aydınlatır. Sivas, Anadolu’nun en zengin kültürel mirasına başkentlik yaparak geçmişi günümüze taşıyan yegane şehirlerden biridir. Yüzlerce yıldır dokusu bozulmayan Selçuklu eserleri, medeniyetin inceliğine ışık tutmasının yanında sanat tarihinde ulaşılan ustalık hakkında da bize bilgi sunar…
Sivas’ta Selçuklu Mirası
Zengin mutfağı, sert iklimi ve mimari eserleriyle Sivas, Türkiye’nin en zengin şehirlerinden biridir. Anadolu ilim hareketinin önde gelen şehirlerinden biri olması sebebiyle birçok önemli medrese ve camiye ev sahipliği yapar. Sivas’ta bulunan en kıymetli eserlerinden biri hiç şüphe yok ki Divriği Ulu Cami’dir. 1985 yılında UNESCO Dünya Kültürel Miras Listesine giren Divriği Ulu Camii, Darüşşifası ve Medresesiyle ziyaretçilerini bekliyor. İşte Sivas’ta gezilecek Selçuklu eserleri…
Divriği Ulu Camii
Anadolu Selçuklu Devletine bağlı olan Mengücek Beyi Ahmet Şah tarafından 1228-1243 yılları arasında yaptırılan Divriği Ulu Camii, taşın ilmek ilmek işlendiği Anadolu’daki en görkemli yapı olma özelliğine sahiptir. Kesme taşlarla dikdörtgen plana sahiptir. Bununla birlikte kuzey, doğu ve batı yönünde üç anıtsal kapıya sahiptir. Divriği Ulu Camiinin en önemli kapısı, Batı Kapısıdır. İnce el işçiliğinin zirvesi olan bu kapı halk arasında tekstil kapı olarak anılır. Selçuklu Devletinin mimari zarafetini kusursuz bir biçimde gösteren Divriği Ulu Camii, darüşşifa ve medreseden oluşur. Hastaların su sesleriyle tedavi edildiği Divriği Ulu Camii Darüşşifası, camiye göre daha sade yapılır.
Şifaiye Medresesi
Selçuklu Sultanı I. İzzeddin Keykavus tarafından 1218 yılından yaptırılan medrese, Orta Asya Türk geleneklerine hayat veren Sivas’ın en önemli mimari eserleri arasındadır. Yüzlerce yıldır tüm ihtişamıyla ayakta duran Şifaiye Medresesi, ince işçiliğin kusursuz işlendiği eserdir. Asya geleneklerinin Türklerle birlikte Anadolu’ya geldiğinin yegane kanıtı olan medresede boğa, güneş, ay ve aslan motifleri bolca kullanılır. Bu mitlerin koruyucu olduğuna inanılması ancak İslam kültüründe canlı varlıkların suretlerinin bulunduğu yerlerde ibadetin yapılması sakıncalı olduğundan yapının dış cephelerine işlemeye özen gösterildiğine rastlanır.
Gök Medrese
Bugün müze olarak faaliyet gösteren Gök Medrese, 1271 yılında III. Gıyaseddin Keyhüsrev’in veziri Sahip Ata Fahrettin Ali tarafından yaptırılır. Açık avlulu bir medrese olan Gök Medrese, mermer ve taş işçiliğinin en iyi şekilde icra edildiği yapılar arasındadır. Günümüzde Selçuklu Sanatları Müzesi olarak hizmet vermektedir.
Buruciye Medresesi
Asya’dan Anadolu’ya gelen Türkler, Anadolu’daki Türk nüfusunun artmasında büyük bir rol üstlenir. Anadolu, fiziksel olarak Türkleşmesi kadar ruhen de Türkleşmesi gerekirdir. Bunun için de Türk-İslam kültürünü yansıtan eserlerin icra edilmesi gerekirdi. Medreseler, camiler ve darüşşifalar yapıldıkça Anadolu’nun manevi fethi de tamamlanmış olur. Bu manevi fethin temel taşlarından birini oluşturan bir diğer yapı da Buruciye Medresesidir. 1271 yılında Selçuklu Sultanı III. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından inşa edilir. Taş işçiliğinin yanında mavi ve siyah çinilerle bezenen medrese, açık avlulu olup fizik, astronomi, ve matematik gibi dersler görülürdü.