UNESCO’nun 2011’de kültürel miras listesine eklemesiyle dünya çapında daha fazla tanınan benzersiz yapı, Türk-İslam mimarisinin en önemli örneklerinden biri olarak kabul edilir. Kasnak tekniğiyle yapılan cami, tek bir kubbe altında büyüleyici bir sanat eseri sunar. Minarelerinin yüksekliği, hünkar mahfili, mermer minberi ve çinileriyle Selimiye, her ziyaretçinin ilgisini çeker. Selimiye, başlangıçta küçük bir ibadet yeri olarak görülse de yaklaşıldıkça büyüklüğü ve görkemiyle insanları etkiler. Osmanlı Sultanı II. Selim’in emriyle inşa edilen bu yapı, Mimar Sinan’ın ustalığını yansıtır.
1569’da temeli atılan ve altı yıl süren yapım sürecinin ardından 1575’te ibadete açılan Selimiye Camisi, sadece bir ibadet mekanı değil, aynı zamanda insanlık mirasına önemli bir katkıdır. Kubbesinden minaresine, akustiğinden süslemelerine kadar her detayıyla Selimiye, herkesin takdirini kazanır.
Mimar Sinan ve Selimiye Camisi Vakfı (SİSEV) Genel Müdürü ve Trakya Üniversitesi Serbest Öğretim Görevlisi Yüksek Mimar Mehmet Ali Esmer, Selimiye'nin döneminde bir ibadet yeri olduğu kadar bir eğitim merkezi ve toplanma alanı olarak da hizmet verdiğini belirtti. Esmer, Selimiye Camisi'nde bulunan kürsülerin bilim kürsüleri olarak kullanıldığını ve bu yapının Türk tarihi için büyük önem taşıdığını vurguladı.
Selimiye Camisi’nin mimari özellikleri ve Mimar Sinan’ın ustalığı hakkında konuşan Esmer, yapıdaki iskelet sisteminin yükü azalttığını ve mimari oranların doğal olduğunu ifade etti. Müezzin mahfilinin orijinal olduğunu belirten Esmer, Selimiye’nin yapısal özelliklerinin yanı sıra sembolik anlamlarının da olduğunu dile getirdi.
Trakya Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi İsmet Osmanoğlu da Selimiye’nin dünya mimarisi için bir başyapıt olduğunu söyledi. Osmanoğlu, Mimar Sinan’ın geliştirdiği merkezi kubbe sisteminin Selimiye’de doruğa ulaştığını belirtti.