Bir ada hayal edin, kocaman bir kaya parçasına gizlenmiş denizin ortasında sanki bir şey saklıyor… Daracık sokakları mis gibi çiçek kokuyor. El değmemiş Ortaçağ mimarisi tıpkı dün yapılmış gibi yepyeni ayakta duruyor. Az bilinen ancak görenleri büyüleyen bir ada. İşte o ada Monemvasia…
Monemvasia Mora’nın doğusunda bulunuyor. Büyük bir deprem sonucu kara parçasından ayrılan küçük bir ada kasabasıdır. Monemvasia saldırılardan korunmak amacı ile Spartalı’lar tarafından 6.yy’da kurulmuştur. Sonrasında Bizans dönemine ev sahipliği ederek korsanlık faaliyetleri için üs amacıyla kullanılmış. Adaya korsan adası denilmesinin nedeni ise burada gerçekten bir dönem korsanların yaşamış olmasıdır. 1464’de tamamen Venedik Cumhuriyeti’nin egemenliğine giren ada, 1499-1503 Osmanlı-Venedik savaşından sonra Osmanlı idaresine girmiş oldu. Osmanlı döneminde ada Menekşe Adası olarak adlandırıldı. 1821 yılında tekrar yunan hakimiyetine geçerek Yunanistan Krallığı’na bağlanmış oldu.
Şimdi otantik bir seyahat isteyenlerin hayran kalacağı bir rota olan Monemvasia kasabasına yani bir korsan adasına gidiyoruz.
Monemvasia kasabasına Ulaşım
Kendi aracınızla seyahat edebileceğiniz gibi adaya düzenlenen otobüs seferleriyle de ulaşım sağlayabilirsiniz. Pire’den sezonluk kalkan bir ulaşım daha var ancak bu sezonluk olduğu için çok önerebileceğimiz bir yolculuk değil. Tabi sezonu yaklarsanız dupduru bir maviliğin ortasından adaya ulaşmak çok güzel bir seçim olabilir. Ayrıca yat kiralayarak adada bulunan limanlara demir atmak için izin alabilir deniz yolculuğunu bu şekilde değerlendirmiş olabilirsiniz.
Konaklama
Monemvasia kasabasının tarihi evlerinde konuklama şansınız da var. Birçoğu otel olarak hizmet veren bu eserlerde bir gece konaklayarak tatilinizi uzatabilirsiniz.
Unutamayacağınız bir gezi
Monemvasia kasabasına geldiğinizde sizi tek kapılı kocaman bir kaya parçası karşılıyor. Kendi güzelliğinin içine saklanmış, masal ile gerçeklik arasında sıkışmış sokaklarında kaybolacaksınız. Yüzyıllara dayanan mimarisiyle bin yıllık hikayesinin yankılandığına şahit olacaksınız.
Gecesini ayrı gündüzünü ayrı seveceğiniz bu kasabadan dönmek dahi istemeyebilirsiniz. İlk anda zamanın ötesinde bir yolculuğa çıktığınızı ya da Ortaçağ’da bir masalın içinde olduğunuzu düşünüyorsunuz.
Evliya Çelebi’nin 1668 yılında ziyaret ettiği Monemvasia adasını tek kapılı sur girişiyle gezmeye başlayabilirsiniz. Surların içerisinden kasabaya girdiğinizde tüm güzelliğiyle zamana meydan okuyan taş evleriyle karşılaşıyorsunuz. Ortaçağ mimarisinin ördüğü daracık taş sokaklardan ilerlerken karşılaşacağınız eski köşe başı kahvehaneleri, restoranlar bambaşka kapılarla fotoğraflanmaya değer birçok eser göreceksiniz.
Bir tablonun içinde yürüyormuş gibi hissettiren sokaklarda bitirdiğiniz her yolun sonunda denize ulaşıyorsunuz. Geziniz sırasında sokaklarda size kokusuyla eşlik eden menekşeleri, nergisleri, yaseminleri, sümbülleri gördüğünüzde Evliya Çelebi’yi hatırlamanız için Seyahetname’sinde adayla ilgili söylediği şu sözü bırakıyoruz;
Nergislerin, yaseminlerin, sümbüllerin kokuları insanın damarlarına işliyor
Evliya Çelebi
Monemvasia evlerini görüp sokaklarında yürüdükten sonra Agios Nikolaos Kilisesi‘ni görmek için Elkomenos Christos Meydanı’na doğru yol alabilirsiniz. Kasabada tek camii olan Osmanlı mimarisini ziyaret ederek iç içe geçen dünya kültürüne şahit olursunuz. Adımlarınızı kasabanın tepesine çevirerek Agia Sofia Kilisesi’ne çıkıp önünüze atlas gibi serilmiş maviliğe karşı dinlenebilirsiniz. Gözümüzün gönlümüzün doyduğu bu yolculuktan sonra karnınızı doyurmak için bulunan birçok restoran kasaba meydanında sizleri bekliyor olacak.
Monemvasia saklı bir kıta gibi denizin ortasında duruyor ve ziyaretçilerine sokaklarıyla sırrını fısıldıyor. Zamanı Ortaçağ’da dondurmuş mimarisiyle tarihini seslendiren güzellikleriyle misafirlerini bekliyor.