Kosova başkenti Priştine’den sonraki ikinci büyük şehir olan Prizren, arkasında Sharr Dağı, ortasından akan Bistrica Nehri ile hem tarihi hem de doğal güzellikleri bakımından ziyaretçilerini hayran bırakıyor. Buram buram Anadolu kokan daracık sokakları eski Osmanlı döneminin izlerini barındırıyor. Eskiden Adriyatik Deniz kıyılarına ve Balkan Yarımadasına giden yollar Prizren şehrinin üzerinden geçtiği için topraklarında birçok kültürün izlerini barındırıyor.
Prizren, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Rumeli Beylerbeyliği’nin merkezi olması sebebiyle, Balkanlar’daki Türk izlerini hala hissettiren bir şehirdir. Nüfusun az bir kısmı Türk olmasına rağmen şehre hakim olan dil Türkçe’dir. Prizren‘de gezerken kendinizi Anadolu topraklarında geziyormuş gibi hissedeceğiniz bu muhteşem kente Prizren Kalesi’nden gezmeye başlayalım.
Prizren Kalesi
Tarihi, Antik Roma dönemine kadar uzanan Prizren Kalesi, Bizans İmparatorluğu’nun, Sırbistan’ın ve Osmanlı Devleti’nin izlerini taşımaktadır. Osmanlı döneminde güçlendirilen Prizren Kalesi, yüksek konumuyla şehri ayaklarınızın altına seriyor. Kale içinde surlar, gözetleme odaları ve Osmanlı’dan kalma bir top bulunuyor. Eğer vaktiniz olursa şehri gezdikten sonra bir kere daha buraya gelerek gün batımı eşliğinde soluklanabilirsiniz.
Church of the Holy Savior (Kutsal Kurtarıcı Kilisesi)
Prizren Kalesi’ne çıkarken yolunuzun üstünde bulunan Church of the Holy Savior kilisesine uğramayı ihmal etmeyin deriz. 1300’lü yıllarda yapılmış Sırp Ortodoks Kilisesi olan bu dini yapı 2004 yılında yaşanan ayaklanmada ağır hasar görmüştür. Yeşillikler arasında bulunan kilisede güzel fotoğraflar çekebilir şehrin eşsiz manzarasında bir de burada şahit olabilirsiniz.
Taş Köprü
Bistriça Nehri’nin her iki yakasını birbirine bağlayan Taş Köprü Osmanlı döneminde inşa edilmiştir. 15. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen köprü talihsiz bir sel felaketi sonrasında yıkılmıştır. Ancak tarihine çok sıkı bir şekilde bağlı olan Prizren halkı 1982’de Taş Köprü’ye birebir benzeyen yeni bir köprü inşa ettirmiştir. Şehrin gerdanlığı gibi hala Osmanlı dönemini yansıtan Taş Köprü üzerinde güzel bir hatıra fotoğrafı çekmeyi unutmayın.
Şadırvan Meydanı
Eski zaman aşıklarının buluşma noktası olan Şadırvan Meydanı şehrin tam kalbi olarak geçiyor. Geziniz sırasında defalarca geçeceğiniz bu meydan adını tam ortada bulunan Osmanlı döneminden kalma şadırvandan almaktadır. Şadırvanın çevresine konumlanmış birçok kafe ve restoran bulunmaktadır. Ayrıca hediyelik eşya alabileceğiniz alışveriş dükkanları da bu bölgede konumlanmıştır.
Sinan Paşa Camii
1615 yılında inşa edilen Sinan Paşa Camii şehrin en önemli sembollerinden biri olarak gösteriliyor. Dönemin Bosna valisi Sinan Paşa’nın emri üzerine yapılan cami Osmanlı ve İslam eserlerinin şehirdeki en güzel örneklerinden biridir. Kosova’daki tek Türkçe vaaz veren cami olma özelliğine sahip olan Sinan Paşa Camii içindeki mimari sanatla gözlerinizin kamaştırıyor.
2. Dünya savaşı sırasında depo olarak kullanılan Sinan Paşa Camii 1993’te yeniden ibadete açılmıştır. Şadırvan Meydanı’nın hemen yakınında yer alan cami merkezi konumu sayesinde ziyareti kolay bir noktadır.
Gazi Mehmet Paşa Hamamı
16. yüzyılda inşa edilen ve Rüstem Paşa tarafından yaptırılan Gazi Mehmet Paşa Hamamı balkanlardaki tarihi Osmanlı yapılarından biridir. Günümüzde sergi ve galeri için kullanılan Gazi Mehmet Paşa Hamamı eskiden hamam cami ve medrese ile birlikte kompleks görevi görmektedir.
Halveti Tekkesi
Osman Baba tarafından 16. yüzyılda kurulan Halveti Tekkesi 1835 yılında şuanda türbe olarak kullanılan Halveti Tekkesi binasını inşa etmişlerdir. Osmanlı dönemi mimarisini en iyi şekilde yansıtan bina Türk konsolosluğuna oldukça yakın bir konumdadır. Türbe, oturma ve bekleme odaları gibi bölümlerden oluşmaktadır.
Namazgah (Kırık Camii)
1455’te Fatih Sultan Mehmet döneminde inşa edilen Namazgah, büyük grupların birlikte namaz kılması için tasarlanmış çatısız camidir. Halk tarafından Kırık Camii olarak bilinmektedir. İlginç bir tasarımı olan Namazgah Camii’ni Prizren’e gittiğinizde görmenizi öneririz.
Cuma Camii
1455 yılında Fatih döneminde Osmanlı’nın şehri fethetmesinden sonra Bogoroditsa Leviška olarak bilinen bu Ortodoks kilisesi camiye dönüştürülmüştür. Şehirde kılınan ilk namazın Cuma namazı olması üzerine Cuma Camii adını almış olan cami, farklı kültürleri tek çatı altında görebileceğiniz Muhteşem bir yapıya sahiptir.
Arasta Camii
Bir direniş örneği olan Arasta Camii’nin günümüzde yalnızca minaresi bulunmaktadır. 16. yüzyılda inşa edilen cami 1960 yılında devletin aldığı karar ile yıkılmaya başlanmıştır. Ancak bu duruma karşı çıkan halk Arasta Camii’ne sahip çıkarak bir kısmının yıkılmasına engel olmuştur. Prizre’e gittiğinizde Arasta Camii’nin halk tarafından korunarak ayakta kalan tek parçasını, minaresini görmeden dönmeyin deriz.