Kolombiya’da başkent Bogota’ya yaklaşık 80 kilometre uzaklıktaki tarihi Guatavita kasabası, zengin tarihi ve kültürel mekanlarıyla birçok turist için uğrak noktası olarak kabul ediliyor.
Muisca yerlilerinin dilinde “Guatavita” ismi, “Tarımın sonu” veya “Dağların noktası” anlamına geliyor.
Kasabada 600 ile 1600 yılları arasında yaşayan Muisca kabilesinin metal işçiliği, altın süslemeli çömlekler ve dini ayinler yaptığı biliniyor.
Muiscaların dini başkenti olarak kabul edilen Guatavita, 1970’de Bogota’nın enerji ve içme suyu ihtiyacı nedeniyle sular altında kaldı. Bu nedenle “Eski Guatavita” örnek alınarak “Yeni Guatavita” kasabası inşa edildi.
Yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çeken kasaba, misafirlerine geleneksel yemekler sunmasının yanı sıra birçok aktiviteyi de barındırıyor.
El işi ürünlerin satıldığı mağazaları, müzeleri, restoranları, müzikli gösterileri ve İspanyol döneminden kalma kolonyal yapı beyaz evleriyle ziyaretçilerine unutulmaz hatıralar bırakan Guatavita’nın devasa baraj gölünü ziyaret edenler de gölün tadını çıkartıyor.
Bilgi veren turizm yetkilisi Edwin Rodriguez, Guatavita kasabasının kendilerine yerlilerden kalan bir miras olduğunu belirterek, bölgenin koruma altında olduğunu söyledi.
Rodriguez, salgının etkisinin azalmasının ardından kasabanın yeniden hareketlendiğini anlatarak, “Son derece turistik ve kültürel bir kasabadır, evler tipik İspanyol kolonyal mimarisine göre inşa edildi. Evlerin çatıları çamurdan, cephesinin rengi ise tamamen beyazdan oluşuyor.” ifadesini kullandı.
“Zamanında yerlilerin göle yüklü miktarda altın attığı sanılıyor”
Kasabadan 7 kilometrelik yürüyüşle etrafı dağlarla çevrili Guatavita Gölü’ne ulaşıldığını dile getiren Rodriguez, kasabanın Muiscas yerlileri başta olmak üzere içinde çok sayıda hikayeyi barındırdığını belirtti.
Rodriguez, “Guatavita Gölü’nün, yapılan dini ritüeller ve ayinler nedeniyle bir efsane olduğu yüzyıllardır anlatıla gelmektedir. Zamanında yerlilerin göle yüklü miktarda altın attığı sanılıyor. Bunu duyan yabancılar, saatlerce yürüyerek El Dorado efsanesini dinlemek için gölün zirvesine çıkıyor.” dedi.
İspanyollar El Dorado efsanesini duyunca bölgeye geldi
Halk arasında dilden dile yayılan ve altın sarısı anlamına gelen El Dorado efsanesinin, İspanyol kaşiflerin kulağına gitmesinin ardından denizciler bölgeye akın etti.
İspanyolların 1537-1540 yılları arasında altın rezervleri olduğu düşüncesiyle kasabaya gelmeleri, yerli halkın tepkisine neden oldu.
Muiscalar, yurtlarının işgal edilmesi üzerine direnme kararı aldı ancak İspanyolların askeri üstünlüğü karşısında yurtlarını terk etmek zorunda kaldı.
Tapınak ve mezarlar keşfedildi
Arkeologların kazı çalışmaları sonucu Bogota yakınlarında bulunan antik bir Muiska kasabasından kalıntılar, tapınak ve mezarlar ortaya çıkarıldı.
Tarihçilere göre, 1 Mart 1771’de yapılan nüfus sayımında bölgede bin 577 yerli yaşıyordu.
Kasabanın inşaatının tamamlanmasından sonra bölge ikiye ayrıldı; yerli nüfusun yaşadığı simetrik evler, hükümet binaları, meydanlar, mağazalar ve restoranların bulunduğu yerler olarak düzenlendi.
El Dorado efsanesine konu olan göl
Guatavita Gölü, ülkenin mitoloji tarihinin bir parçası olan kayıp altın şehir El Dorado efsanesine konu olmasıyla da biliniyor.
Bogota’daki Uluslararası Havalimanına da verilen isim olan El Dorado efsanesinin sırrı 16. yüzyıla dayanıyor.
Bu bölgede yaşayan Muisca yerlilerinin, zamanında dini ayinler yapmak amacıyla bal ve altın tozuyla kapladıkları kralı özel bir sala bindirerek, göle gönderdikleri ve sonrasında kralın göle atlayıp yıkandığı anlatılıyor.
Her tören esnasında yerlilerin kutsal olarak gördükleri göle yüksek miktarda zümrüt ve altın kaplamalı değişik eşyalar atması nedeniyle bölgenin ismi halk arasında zamanla El Dorado efsanesine dönüştü.
Yakın zamanda bölgeye gelen uzmanların gölden altın çıkarılması için makinalarla araştırma yaptığı ancak bir sonuç alamadığı biliniyor.
Altın Müzesine göre El Dorado efsanesi
Gölün gizemli hikayesine ilişkin Bogota’daki altın müzesinde ise şu bilgiler yer alıyor, kralın vücudunu altın tozuyla kaplayarak göle atlaması söylenti ve rivayetle birleşerek El Dorado efsanesine yol açtı.
Efsanenin İspanyol fetihçilerin kulağına gitmesi sonucu Guatavita Gölü’nün etrafında altından bir şehir olduğuna inanıldı ve o zamanda bu yana bölge El Dorado efsanesi olarak anılmaya başladı.
İspanyolların ve altın avcılarının yaptığı tüm araştırmalara karşın varlığına inanılan El Dorado hazineleri hiçbir zaman bulunamadı.