İpekyolu Kamu Diplomasisisi Teşkilatı Başkanı Dr. Seyfullah Türksoy kaleme aldı…
Edelstaal Şirketler Grubu Başkanı ve Orka Otelleri’nin sahibi Karslı işadamı Turgut Torunoğulları genç yaşında gittiği Hollanda’da bugün binlerce insana istihdam sağlayan saygın bir işadamı. Hollanda’daki dev gayrimenkul yatırımlarının yanısıra İtalya’daki ünlü çelik tencere fabrikası Edelstaal Group’un da sahibi olan Turgut Torunoğulları, Avrupa’da kazandığı paraları Türkiye’de muhteşem turizm yatırımlarına dönüştürdü. 2014 yılında gerçekleştirdiği Orka Sentido Lotus Beach Oteli yatırımıyla Marmaris’i adeta bir cazibe merkezi haline getiren Torunoğulları, otel inşaatı sırasında çevrenin ve ağaçların en küçük bir zarar görmemesi için azami hassasiyet gösterdi. O süreci yakından takip eden bir gazeteci olarak, ağaçların nasıl tek tek numaralandırıldığının ve hiçbir ağacın zarar görmemesi düşüncesiyle projenin nasıl bir çevre duyarlılığı ile gerçekleştirildiğinin bizzat şahidiyim. Marmaris / İçmeler’deki 1500 yataklı Orka Sentido Lotus Beach Hotel Tatil Köyü, bugün Avrupa’dan Rusya’ya, İran’dan Azerbaycan’a kadar dünyanın farklı coğrafyalarından her yıl onbinlerce insanı en iyi şekilde ağırlayan önemli bir Turizm markası. Türkiye ekonomisine ciddi katkılar sağlıyor. Orka Turizm, daha sonra Fethiye’de de beş yıldızlı muhteşem bir turizm tesisini hizmete açarak turizm sektöründeki yatırımlarını sürdürdü. Ayrıca İstanbul Sirkeci’de de Orka Royal adlı oteliyle hizmet veriyor.
Turgut Torunoğulları ve kardeşlerinin Türk turizmine katkıları elbetteki sadece bu yatırımlarla sınırlı değil.
Turgut bey ile birkaç gün önce Marmaris’te bir araya gelerek yeni yatırımlar hakkında da bilgi alma imkanına sahip oldum.
Orka Turizm Grubu, çok yakında Marmaris / Turunç’ta, Türkiye’nin en iddialı turizm projelerinden birine start vermeye hazırlanıyor. 60 köşk ve büyük bir otelden oluşan proje, muhteşem bir tabiatın koynunda sıradışı özellikleriyle dünyanın sayılı tesislerinden biri olacak. Ayrıca Marmaris merkezde denize nazır modern villalardan ve konutlardan oluşan bir başka projenin de startı verilmiş. İstanbul’da da çeşitli yatırım projeleri bulunuyor. Çok yakında tarihi öneme sahip bir otel daha Orka Turizm Grubu bünyesinde hizmete açılacak. Bütün bu projeler gibi halen devam eden ve yakında başlayacak olan pekçok turizm yatırımı gerçekleştiren Torunoğlulları ailesini en çok heyecanlandıran proje ise Kars / Sarıkamış’ta başladıkları Katerina Köşkü.
Türkiye’nin gözde turizm merkezlerinden ‘şehitler diyarı’ sarıçam ormanları ve kristal karıyla Türkiye’nin kış turizminde önemli yere sahip olan Kars’ın Sarıkamış ilçesinde bulunan Katerina Av Köşkü Turgut Torunoğulları tarafından Türk turizmine kazandırılacak. Osmanlı-Rus Savaşı sonrası 40 yıl Rusların hakimiyetinde kalan Sarıkamış’ta Rus Çarı 2.Nikola’nın ailesi için yapılan Katerina Köşkü, 1994’e kadar askeri amaçla kullanıldı. Aynı yıl korumalı taşınmaz olarak tescillenen köşkün mülkiyeti hazineye devredildi. Sonrasında birçok proje ile gündeme gelen köşk, kaderine terk edildi. Muhteşem Baltık mimarisi ile görenleri büyüleyen köşkün akıbeti, uzun süren projelendirme çalışmaları sonucu belli oldu. Kars Valiliği’nin öncülüğünde hazırlanan raporlar doğrultusunda tarihi yapının hem bölgede turizme hizmet etmesi hem de yapının gelecek nesillere aktarılması için otel yapılması teklif edildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yapılan incelemeler sonrasında açılan ilan ile restorasyon yapılması şartı ile otel olarak kullanacak yatırımcıların başvuru ilanı açıldı. İlana çıkan tarihi köşke, aynı zamanda Karslı olan turizmci iş insanı Turgut Torunoğulları talip oldu.
Yıllardır çürümeye terk edilen köşkün içine girince de o yıpranmışlığı görmek mümkün. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile yapılan sözleşmeye göre köşk aslına uyun olarak restore edilecek. Yanında da Sarıkamış’ın doğasına uygun 100 yataklı bir otel yapılacak. Yıllardır kaderine terkedilen Katerina Köşkü’yle ilgili bu olumlu gelişme Kars ve Sarıkamış’ta herkes tarafından büyük bir memnuniyetle karşılandı. Çünkü Turgut Torunoğulları verdiği sözü yerine getiren, memleket sevdalısı bir insan olarak bölge halkının gönlünde özel bir yere sahiptir. Daha önce DEİK Avrupa Başkanı sıfatıyla sayısız hizmetlere imza atan, Avrupa’da kazandığı paraları ülkesinde dev yatırımlar dönüştüren, binlerce insana istihdam imkanları oluşturan, Türk ekonomisine ciddi katkılar sağlayan Torunoğulları’nın Katerina Köşkü’yle ilgili bu kararı bölge halkının yanısıra devletimiz tarafından da olumlu karşılandı. Gerek bölge milletvekilleri gerek bürokrasi bu projenin Kars / Sarıkamış’a maddi manevi çok büyük faydalar sağlayacağının bilincinde. Baltık mimarisinin en güzel eseri olarak bilinen ve dünyadaki en değerli tarihi miraslardan biri olarak gösterilen Katerina Köşkü’nün hizmete açılmasının Türkiye – Rusya ilişkilerine de çok olumlu yansıyacağı belirtiliyor.
Katerina Köşkü’nde Baltık Mimariyle birlikte Rönesans etkili Neo-Rus tarzının izleri de görülmektedir. Rusların çok değer verdiği bu mimari şaheserin, Turgut Torunoğulları gibi doğaya, çevreye, tarihe duyarlı; Avrupa medeniyetini özümsemiş ama Anadolu ve Kars kültüründen de asla uzaklaşmamış bir işadamı tarafından yeniden tarihimize ve Türk turizmine kazandırılacak olması önemlidir.
Marmaris’teki sohbetimiz sırasında Turgut beye bu projeyi neden çok önemsediklerini sordum. Bu konuya kesinlikle ticari bakmadıklarını, bir sosyal sorumluluk projesi olarak gördüklerini anlattı. Yıllar önce, memleketi Kars’ta annesi ve babası adına okul yaptırıp devlete bağışlayan Turgut Torunoğulları, Katerina Köşkü projesini de Sarıkamışlı annesi Fikriye Torunoğulları’nın adeta bir vasiyeti olarak görüyor. Annesi Fikriye hanımın ”Oğlum Türkiye’nin birçok bölgesinde yatırım yaptın. Memleketini de unutma’‘ sözünü hiç aklından çıkarmadığını söyleyen Turgut Torunoğulları, projenin aslına uygun şekilde gerçekleşmesi için hiçbir fedakârlıktan kaçınmadığını, tarihi köşkün gelecek nesillere en iyi şekilde ve aslına uygun bir restorasyonla ulaştırılması için alanında uzman deneyimli bir akademisyen grubuyla çalıştıklarını hatırlattı. Gerçekten de konuyla ilgili çok önemli bilim adamları çalışmalar yapıyor. Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ne mensup saygın dört bilim adamının röleve çalışması yaptığı Katerina Köşkü, en gelişmiş cihazlarla analiz ediliyor, en ince detaylara dikkat ediliyor. Sohbetimiz sırasında Turgut Torunoğulları, “Çok değerli bilim adamlarımızla çalışıyoruz. Katerina Köşkü’nün adeta ciğerlerine kadar inceledik, tomografisini çektik. Proje uygulamasını da aynı hassasiyetle yapıyoruz” şeklinde konuşuyor.
Katerina Köşkü’yle ilgili Sarıkamış’ın önceki dönem Belediye Başkanı Köksal Toksoy’la da görüştüm. Köksal bey, bu projenin hem tarihi yapının korunması ve yaşatılması hem de bölge turizminin canlanması açısından sayısız faydalarının olacağını, o nedenle bölge halkının ve yöneticilerinin projenin gerçekleşmesini çok istediklerini, bu konuda Turgut Torunoğulları’na çok güvendiklerini anlattı. Turgut Torunoğulları’nın Avrupa’da önemli bir Türk markası olduğunu, hem devlet ricali ve hem de Kars halkı tarafından da çok sevildiğini belirten Köksal Toksoy, ”İnanıyorum ki projenin gerçekleşmesiyle Sarıkamış ve Kars için yeni bir dönüm noktası olacaktır. Başka işadamlarının da bölgemizde yatırımlar yapmasını teşvik edecektir. O nedenle milletvekillerimiz, valimiz, çeşitli kurumlarımız ve halkımız ile birlikte bu projenin hayata geçmesini sabırsızlıkla bekliyoruz” diyor.
10 bin yıllık tarihi bir geçmişi olan Kars şehrinde eski çağlardan Bizans’a, Selçuklu’dan Osmanlı’ya, 40 yıllık Rus esaretinden Cumhuriyete kadar uzanan zengin bir tarihi miras bulunuyor. Geçmiş yıllarda bu tarihi mirasın nasıl yok edildiğini, yağmalandığını, hırpalandığını, tarumar edildiğini bizzat görmüş yaşamış bir insanım. Koruma altına alınması gereken Türk mimarisinin güzel örnekleri olan Selçuklu hamamlarının, kervansaraylarının, Osmanlı vakfiyelerinin; Malakanlar tarafından yapılan değirmenlerin, Ruslar tarafından inşa edilen mimari şaheserlerin basiretsiz siyasilerin ve çapsız yöneticilerin yol vermesiyle nasıl acımasızca talan edildiğini, antik şehir Ani Harabeleri’nin restorasyon adı altında beton ve kireçle nasıl mahvedildiğini, define avcılarının hangi vahşi tahribatları yaptığını iyi biliyorum. Çok değil daha 2016 yılında, Serhat Kars’ın manevi önderi Ebü’l Hasan Harakani türbe ve külliyesinin bahçesinde, bazı bürokratların duyarsızlığı / feraset yoksunluğu sebebiyle devasa bir tuvalet inşaatına başlanmıştı. Yanlış okumadınız, koruma altında olan tarihi bir mekanı tahrip etme pahasına ucube bir tuvalet inşaatı. Oysa tarihi mekanın altında zaten bir tuvalet vardı. İşte bu ucube tuvalet inşaatı sırasında Bizans ve Selçuklu dönemine ait tarihi eserlerin nasıl tahrip edildiğini , bir gecede onlarca ağacın nasıl acımasızca kesildiğini kamuoyu benim yazı ve canlı yayınlarımla öğrenmiş oldu. Sözkonusu tuvalet rezaleti o dönemdeki Kars Valisi Rahmi Doğan’ın gayretleriyle önlenmiş, ucube yapı yıktırılmıştı. Bu açıdan bakıldığında, Katerina Köşkü’nün bugünlere ulaşabilmesi bile büyük bir şans. Geçmişte yaşanan kötü örnekleri de hatırlayarak, Katerina Köşkü’nün restorasyonunun ve yaşatılmasının önemini daha iyi anlayabiliriz.
Temennimiz bu projenin biran önce gerçekleşmesidir. Selçuklu Ordusu’nun Anadolu’ya ilk girdiği, Sultan Alparslan’ın muzaffer ordusuyla birlikte namaz kaldığı; Osmanlı’nın Gazi ünvanı verdiği, Cumhuriyetimizin yıldız şehri, Serhat Kars, bünyesindeki tarihi eserlere sahip çıkarak medeniyetler beşiği olduğunu bir kere daha gösterecektir. Ülkesini, Gazi Kars’ı, şehitler diyarı Sarıkamış’ı seven herkesin bu projeyi canı gönülden desteklediğini düşünüyorum.
Katerina Köşkü’nün gerek mimari açıdan nasıl muazzam bir eser olduğunu anlayabilmek ve gerekse hem Kars hem de ülke turizmine katkılarını tahmin edebilmek adına müze uzmanı Levent Toksoy’un aşağıda yer alan, bilgi dolu araştırma yazısını okumanızı öneriyorum.
SARIKAMIŞTA BULUNAN KATERİNA AV KÖŞKÜNÜ ANLAMAK
Tarihte 93 harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşları Osmanlı Devleti’nin yenilmesiyle 3 Mart 1878’de imzalanan Ayastefanos Antlaşması ve ardından da Berlin Antlaşmasına göre içerisinde Sarıkamış’ın da bulunduğu Kars, Ardahan, Batum, Artvin ve Eleşkirt sancakları Rusya’ya savaş tazminatı olarak verilmiştir ve bu şehirler yaklaşık kırk yıl Rusların hâkimiyetinde kalmıştır. Ruslar, izledikleri yayılımcı siyaset anlayışı ve yönetimindeki bölgelerde kalıcı olabilmek, Rus İmparatorluğunun gücünü ihtişamını göstermek amacıyla, buralarda çeşitli mimari eserler inşa etmişlerdir. Bu bağlamda kendi mimari anlayışlarına uygun, ızgara planlı bir kent kurgusunu kurdukları Kars Oblastlığında göstermişlerdir. Bu şehirler 1917 yılında Bolşevik devriminin ardından imzalanan Brest-Litovsk Antlaşması ile Osmanlı Devleti’ne iade edilmiştir. Aradan geçen bu 40 yıllık süre bugün genel bir bakış açısıyla değerlendirildiğinde, Osmanlı Devleti bu bölgeleri adeta Ruslara yap-işlet-devret olarak vermiş dersek pekte yanılmayız.
İşgal döneminde Rusların önemli bir merkezi haline gelen Kars ve Sarıkamış’ta birçok yeni yapılar inşa edilmiştir Bu yeni yapılaşmada, mevcut yerleşime müdahale edilmeden, asıl yerleşimin bulunduğu alanın güneydoğusunda, yeni bir garnizon-kent kurulmuştur Bunun sebebinin Rusların siyasi tercihi olduğu açıktır. Kentsel mimariye ayrı bir önem veren Rusya, yapılaşmayı bilinçli olarak sürdürmüş, bölgede kalıcı olmanın adımlarını böylece gerçekleştirmiştir.
Ruslar tarafından inşa edilen mimari eserler arasında öyle bir yapı var ki mimari özellikleri açısından bölgede hatta ülkemizde bir benzerini görmek mümkün değil işte bu yapı günümüzde Katerina Köşkü olarak anılan Son Rus İmparatoru Çar II. Nikolay’ın av köşküdür. Köşkün hemen yanında bulunan Şişman Köşk ile beraber, kesin olmamakla birlikte 1896 yılında inşa edildiği bilinmektedir. Eseri incelediğimizde Ortada taştan imal edilmiş şapel tarzında bir ana yapı bu yapının doğu batı yanlarında tamamen ahşaptan ve asla metal çivi vb. bağlayıcılar kullanılmadan yatay sıralı kütüklerle inşa edilmiş iki yapı ile toplam 3 ana bölmeli bir köşk karşımıza çıkmaktadır.
Katerina Köşkünün mimari tarzına tamamen Baltık mimari demek biraz zor gibi burada Baltık Mimariyle birlikte Rönesans etkili Neo-Rus tarzının izlerini de görebilmekteyiz. Adeta birkaç mimari tarzın bu köşkte sentezlenerek hayat bulduğunu söyleyebiliriz. Şüphesiz ki İmparator adına yaptırılan bir köşkte sıradanlık olmaması gerekirdi, bu maksatla Rus mimarlar ellerinden gelenin en iyisini ve en farklısını yapmaya gayret ettikleri açıktır.
Peki gelelim tarihten günümüze kadar bu köşkün ve şişman köşkün kimler tarafından ve ne maksatlarla kullanıldığı sorusuna; Çar II. Nikolay adına yaptırılan İmparatorluğun ihtişamını gösteren bu köşkte Çar II. Nikola’nın 1914 yılı Aralık ayında Kars’a bir ziyarette bulunduğu biliniyor Bu ziyaret kapsamında Çar II. Nikolay ve eşinin söz konusu köşkte konakladığı bilinmektedir. Bunun dışında Çar Birinci Dünya Savaşı öncesinde; orduları denetlemek ziyaret etmek maksadıyla cepheleri gezmiş, bu kapsamda Aralık 1914’te Kars’a gelmiş ve tren istasyonunda indikten sonra Oblastta görev yapan üst düzey komutanlarla bir araya gelmiş brifingler almıştır. Daha sonra 1 Aralık 1914’de Sarıkamış’a geçmiş kendisini tren İstasyonunda 80. Kaberdey Piyade Alayının şeref kıtası karşılamıştır. 1892’de albay rütbesine yükselen Çar II. Nikolay bir dönem bu alayda görev yaptığından bu alaya ayrı bir sempatisi vardı. Nikolay O gece günlüğüne şunları yazmış;
“ 1 Aralık Pazartesi
Kafkasya’ya yaptığım gezinin benim için en önemli günü bugün. Saat 09’da Sarıkamış’a geldim Kabardey alayındaki birliğimi burada görmek büyük bir mutluluk. Ekibimle arabaya bindik, kiliseye gittik ve ardından iki sınır köyünden geçtik. En seçkin 1200 asker de dahil, ordunun mevzileri burada inşa edilmiş. Etraflarında dolaştım, sohbet ettim ve onlara St. George’un haçlarını ve madalyalarını verdim…” burada bahsettiği George imparatorun kardeşi ve varisi olan Tsarevich George’dur. Büyük düşes Maria’nın doğumundan iki hafta sonra Gürcistan Abastumani’deki (Samtskhe-Cavaheti bölgesine bağlı Adigeni Belediyesi’nde küçük bir kasaba) villasında öldü. (11 Temmuz 1899) 28 yaşındaki Grand Dük uzun süredir akciğer kanseriydi.
Aşağıdaki fotoğrafın Çar II. Nikolan’ın Sarıkamış’ta olduğu bir zamanda çekildiği söylenmektedir.
Köşkü daha iyi anlamak için İmparatorluk ailesi Romanovları tanımak gerekir Romanov Hanedanı’nın hüküm süren son üyesi II. Nikolay’ın eşi. Aleksandra Fyodorovna, Kraliçe Victoria’nın büyük torunu ve Hessen-Darmstadt grandükü IV. Louis’in kızıdır. 6 Haziran 1872 tarihinde Alman İmparatorluğu’nun Hessen Büyük Dükalığı içindeki Darmstadt şehrindeki Yeni Saray’da doğdu. 26 Kasım 1894 tarihinde, Çar II. Nikolay ile evlendi. Bu evlilikten Romanov ailesi 5 çocuk sahibi oldular çiftin önce Kızları Olga, Tatyana, Maria ve Anastasya isimlerinde kızları oldu ancak Romanovlar imparatorluğun varisi olacak bir erkek evladı dört gözle bekliyorlardı bu da İmparatoriçe Aleksandra üzerinde bir baskı oluşturmuştu. Rus halkının onun hakkında neler düşüneceği hakkındaki endişesi günden güne arttı ve nihayet Çareviç Aleksey, “güneş ışığı” gibi doğduğunda herkes moral buldu. Ancak çok geçmeden Aleksey’in hemofili hastası olduğu ortaya çıkınca büyük bir moral çöküntüsü yaşandı ve Romanovlar’ın trajedisi burada başladı. İlk kez Kraliçe Victoria’nın çocukları arasında Hemofili görüldüğü için İngiliz hastalığı olarak bilinen bu hastalık nedeniyle, halk ve saray çevrelerince Aleksandra’nın akrabalık ilişkisi gerekçesiyle suçlandı.
I. Dünya Savaşı’nda Rusya Almanya ile savaşmaya başlayınca, hem aristokrasi hem Rus halkının Aleksandra’ya nefreti daha da arttı ve savaş Çariçe’yi, monarşiye muhalefetin neredeyse en öncelikli odağı hâline getirdi.
Aleksey’in Hemofili hastalığı başta Çar Nikolay ve Çariçe Aleksandra olmak herkesi derinden üzmüştü Saray’da ilgi odağı haline gelen Aleksey ile herkes yakından ilgileniyor bu da onu şımarık bir çocuk yapıyordu. Aleksey beş yaşındayken başına uzun yıllarca başında kalacak adeta ona koçluk yapacak olan dostu denizci Derevenko getirildi Derevenko çocuğa kendini adadı kadın hemşireleri başta Maria ve diğerlerinin yaptığı gibi onu şımartmadı. Aleksey çok zeki aktif ve sporu seven bir çocuktu bu yapısı da hastalığına pek iyi gelmiyor, sık sık kazalara maruz kalıyor bu kazalar da vücudunda mavi şişlikler oluşturuyordu. Küçük çocuğun geceleri bağırarak ağlayışı Sarayda herkese ızdırap veriyordu.
Aleksey’in daha farklı bir ortamda izole bir şekilde yaşayabilmesi ve tedavisine yardımcı olabilmesi için başta Dereveko olmak üzere hemşireleri öğretmenleri diğer yardımcıları ile birlikte bir süre Sarıkamış’taki Av Köşkünde kaldıkları söylenmektedir.
Katerina Köşkü hakkında yapılan araştırmada buranın Av köşkü kullanımının yanı sıra ibadethane, hastane, doğum evi konser salonu gibi maksatlarla da kullanıldığı daha sonra “20’nci Ağır Topçu Taburu’na verildiği bilgisine ulaşılmıştır.
Birinci Dünya Savaşında İmparator askeri birlikleri denetlemek için saraydan ayrılınca İmparatoriçe, kızları ve nedimesiyle birlikte eyalet hastanelerine teftiş turlarına çıkıyordu. 1914-1915 yıllarında Aleksandra Fyodoravna Rusya’da geçirdiği tüm yıllar boyunca hiç olmadığı kadar çok şehri ziyaret etmiştir. İşlerin daha iyi nasıl iyileştirebileceğini kendi gözleriyle görmek ve mümkün olduğunca çok sayıda yaralıya kişisel ilgisini göstermek istiyordu. İşte tam da bu dönemde demiryolu irtibatı olan Sarıkamış’taki Hastaneye dönüştürüldüğü düşünülen Av Köşküne’de gelmiş olmaları ve buradaki yaralı askerlerle de yakından ilgilenmeleri kuvvet ve muhtemel dahilindedir.
Sarıkamış’taki Katerina Köşkü yaklaşık 125 yıldan beri ayakta durmayı başarmış Son Rus Çarı II: Nikolay ve ailesi başta olmak üzere birçok amaca hizmet etmiş yapısı mimarisi estetiği açısından olağanüstü güzellikte benzersiz bir yapıdır. Bugünlerde artık harap olmak üzere olan bu ender yapıya Türkiye’nin önde gelen işadamlarından ve yaklaşık 40 yıllık turizm tecrübesi olan EDELSTAAL Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı ve ORKA Otellerinin sahibi Turgut Torunoğulları bir sosyal sorumluluk olarak restorasyonunu yapmak ve tekrar köşkü ülkemize ve dünya turizmine kazandırmak maksadıyla Kültür ve Turizm Bakanlığından ön tahsisini almış bulunmaktadır. Bu haber başta memleketi Kars olmak üzere konuya duyarlı herkes tarafından büyük bir heyecan ve sevinçle karşılanmıştır.
Katerina Köşkü birinci dünya savaşında doğu cephesinin merkezi sayılacak doksan bin şehidi ile tarihe adını yazdırdığı şehitler diyarı Sarıkamış’ta bulunmaktadır. Ayrıca Rus Çarı II. Nikolay’ın Rus toprakları dışında adına yapılmış ender yapılardan biri olması hasebiyle Katerina Köşkü’nün ileride Türkiye-Rusya arasında ortak payda sağlayacağı, bu yapının Türk-Rus ilişkilerinde diplomatik açıdan önemli bir yere sahip olacağı ve önemli görüşmelerin yapıldığı bir platform görevi üstleneceği düşünülmektedir.