Kudüs’te Müslümanların ilke kıblesi Mesci-i Aksa içinde Emevi halifesi Abdülmelik Bin Mervan tarafından 689-691 yılları arasında inşa ettirilen Kubbetüs Sahra Camii, İslam mimarisinin ilk kubbeli yapısı olarak biliniyor.
Yapının içi ve dışı değişik tekniklerle zengin bir biçimde süslenmiş.
Dışta, renkli taş ve mozaik süslemenin yanında özellikle Kanuni dönemindeki onarımda eklenen Osmanlı çinileri dikkati çekiyor.
İç mekanda kullanılan pembe taş, cam ve sedef mozaiklerde altın yaldızlı zemin üzerine mavi ve yeşilin hakim olduğu yirmi beş çeşit renk bulunmakta.
Harem-i Şerif; Mescid-i Aksa, Kubbet-üs Sahra, Ruhlar Kuyusu, türbe, sebil gibi dini amaçla yapılmış yapıları içine alan, yaklaşık 150 dönüm büyüklüğünde bir arazi üzerine dağılmış binalardan oluşan kutsal bir mekandır.
Günümüzde birçok kişi tarafından Mescid-i Aksa olduğu sanılan yapı aslında Mescid-i Aksa’nın hemen yakınında yer alan Kubbet-üs Sahra’dır.
Mescid’i Aksa ile Kubbet-üs Sahra karşılıklı olarak aynı avlu içinde yer alırlar. Kubbet-üs Sahra çok görkemli bir kubbeye sahip olduğundan genellikle Mescidi Aksa sanılır.
Üstü altın kaplı olan Kubbet-üs Sahra Kudüs’ün her yerinden görülür.
Mescid’i Aksa ile Kubbet-üs Sahra karşılıklı olarak aynı avlu içinde yer alırlar. Kubbet-üs Sahra çok görkemli bir kubbeye sahip olduğundan genellikle Mescidi Aksa sanılır.
Üstü altın kaplı olan Kubbet-üs Sahra Kudüs’ün her yerinden görülür.
Bir dönem Kubbet-üs Sahra’yı ele geçiren Haçlılar, burayı kiliseye çevirmişlerdir.
Daha sonra Selahaddin Eyyubi, Kudüs’ü fethettikten sonra burayı kilise olmaktan çıkararak, cami olarak ziyarete açmıştır.
Bugünkü görünümüne ise Osmanlı padişahları tarafından birçok kez yapılan tamirat ve eklemelerle kavuşturulmuştur. .