Bu büyülü şehir hakkında birçok hikaye ve söylenti anlatılıyor. Büyük İskender’in, şehri ilk gördüğünde “Semerkant hakkında duyduklarımın hepsi doğruymuş. Hatta düşündüğümden bile daha güzelmiş” dediği biliniyor. 14. ve 15. yüzyıldan kalma pek çok tarihi yapıt, şehri doğal bir film platosuna dönüştürüyor ve olağanüstü bir ambiyans yaratıyor. Semerkant, Persler tarafından kurulmuş ve Abbasîler, Cengiz Han İmparatorluğu ve Emir Timur İmparatorluğu dönemlerini yaşamış. Özellikle Timur Han ve Uluğ Bey’in izlerini taşıyan bir kent olarak tanınıyor.
Tarihsel konumu nedeniyle, şehrin geçim kaynakları tekstil ve dokuma üzerine kurulu. Son yıllarda sanayinin de gelişmesiyle birlikte, Semerkant halkı geçimini turizm, eğitim ve ticaretle sağlıyor. Günümüzde turizm açısından büyük bir öneme sahip olan Semerkant, yıllık ortalama 1.5 milyon yerli ve 250 binin üzerinde yabancı turisti ağırlıyor. Şehrin en önemli gelir kaynaklarından biri turizm. UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine alınan Semerkant, Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü tarafından 2023 Dünya Turizm Başkenti olarak ilan edildi.
İnce işçilikle yapılan ve büyük bir zarafete sahip olan Semerkant şehri, İpek Yolu’nun merkezlerinden biri olması nedeniyle tarih boyunca zengin bir şehir olmuş. Sokakları, binaları, kaldırımları ve genel olarak Semerkant, bu zenginliğin bir göstergesi olarak öne çıkıyor.
Semerkant’ta mimari yapılar, şehrin en karakteristik unsurları arasında yer alıyor. Registan Meydanı, şehirde akla ilk gelen yer olarak öne çıkıyor. Timur İmparatorluğu döneminden kalan Registan Meydanı, üç tarafı medreselerle çevrili bir alan olarak göze çarpıyor. İlk kez ziyaret edenlerin gözlerini alamadığı üç görkemli taç kapının ardında, çini süslemeler ve el işçiliğinin muazzam örneklerini taşıyan Uluğ Bey Medresesi, Şir Dor Medresesi ve Tilla Kari Medresesi bulunuyor. Çift sıra revaklı inşa edilen giriş cephelerinin, farklı tarihlerde yapılmış olmasına rağmen birbirlerini tamamlayıcı özellikler göstermesi, sanat tarihi açısından kusursuz bir örnek olarak kabul ediliyor. Boşluksuz mozaik süslemeler, altın yaldızlı geometrik motifler ve pencere kenarlarına kadar süslenmiş duvarlar, Semerkant ziyaretçilerinin yapıları hayranlıkla izlemesini sağlıyor.
Dünyaca ünlü Tac Mahal’e ilham veren görkemli Gur-i Amir, Timur İmparatorluğu’nun en önemli türbelerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Gur-i Amir’in zengin çinileri, eşsiz bir başyapıt olarak kabul ediliyor ve mozoleye giden çarpıcı mavi taç kapısı, ziyaretçilerde büyük bir hayranlık uyandırıyor. Orta Asya’ya özgü kubbe, çinilerle süslenmiş her bir detayıyla büyülüyor.
Semerkant şehrinde görülmesi gereken en önemli yapılardan biri, şehrin merkezinde yer alan Bibi Hanım Camii. Timur, camiyi 1399-1403 yılları arasında yaptırırken caminin gücünün ve kudretinin bir simgesi olarak devasa boyutlarda inşa edilmesini istiyor. Caminin yapımı için çeşitli yerlerden mimarlar ve mühendisler getirilmiş. Tarihi boyunca birçok felaket yaşayan camii, neredeyse tamamen çökmüş. Ancak, büyük bir restorasyon süreci sonunda yeniden ziyaretçilerine eşsiz bir deneyim sunmaya devam ediyor.
Siab Bazaar (Siab Çarşısı), Semerkant’ta yer alan büyük bir pazar olarak biliniyor. Yerel halk ve turistler tarafından büyük ilgi gören pazarda; kuruyemiş, ekmek, el yapımı ürünler, çeşitli baharatlar, sebze ve meyve gibi birçok ürünü bulmak mümkün. Pazar, ziyaretçilerine alışverişin yanı sıra sıcak bir atmosfer ve özel bir deneyim sunuyor.
Bu çarşıda çok miktarda kuru meyve, kuruyemiş ve tatlı bulmak mümkün. Ekmeği ve helvası, bu şehre özgü. Ayrıca Semerkant bölgesinde bulunan “Meros” adındaki kağıt fabrikası, dut kabuğundan kağıt yapma yöntemini hala koruyor. Bu yöntem, 5. yüzyılda ortaya çıkmış ve günümüzde bile dayanıklı bir teknik olarak ustalar tarafından sürdürülüyor. Bu fabrikada, kartpostallar, defterler, maskeler, elbiseler, oyuncak bebekler, el çantaları ve sıradışı kağıtlar satın alabilirsiniz.
Semerkant şehrine özgü yemekler, lezzetli ve Türk damak zevkine uygun. Non ekmeği, tandır fırında pişirilen ve ortası çörekli bir ekmek olarak biliniyor. Bazı rivayetlere göre, Semerkant dışında bu ekmeğin hamuru asla aynı kıvamı tutmuyor; şehrin havası, bu ekmeği başarılı hale getiriyor. Sofakli palov, havuçlu ve çeşitli sebzeli etli pilav olarak en çok tüketilen yemeklerden biri.
Shurpa, yağlı et ve sebzelerle hazırlanan sulu bir yemek ve restoranlarda sıklıkla tercih ediliyor. Samsa, et ve kabakla hazırlanan baharatlı bir yiyecek olup, hamurun içine harç koyulup pişirilerek yapılıyor ve genellikle üçgen biçimiyle sunuluyor. Şehirde çay alışkanlığı, Türkiye’deki gibi, yemekten sonra içilen çay, Türk damak kültürünün bir uzantısı olarak görülüyor. Şehir sakinleri, siyah çayın yanı sıra yeşil çaya da ilgi gösteriyor. Özbek mantısı, şaşlık, piti, çakçak tatlısı gibi Semerkant ve Özbekistan’a özgü yemekler, yerli ve yabancı herkes tarafından sevilerek tüketiliyor.
Özbekistan’ın 12 ilinden biri olan Semerkant, Zerefşan Nehri vadisinde, Taşkent’in 275 km güneybatısında yer alıyor. Nüfus açısından Özbekistan’ın en büyük ikinci şehri olan Semerkant, tarihi ve sosyo-kültürel açıdan da en önemli şehirlerden biri olarak kabul ediliyor. 2500 yıl öncesine dayanan tarihiyle dünyanın en eski şehirlerinden biri olan Semerkant, yaklaşık 16 bin kilometrekarelik bir alana sahip ve 2017 verilerine göre 3.7 milyon insan bu şehirde yaşıyor. Nüfusun büyük çoğunluğu Özbeklerden oluşurken, Tacik, Rus, Tatar, Türk ve Ukraynalılar da şehirde yaşayan diğer topluluklar arasında yer alıyor. Semerkant şehri, Serafşan nehri havzasında bulunuyor ve doğuda Tacikistan, kuzeybatı ve batıda Nevai, kuzeydoğuda Cizzak ve güneyde Kaşkaderya vilayetleri ile komşu.
“Dünyanın güneşe doğru en güzel yüzüdür Semerkant” – Amin Maalouf