Açılışta konuşan İTO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mehmet Develioğlu, “İTO olarak sanatı ve sanatçıyı desteklemekten, sanata özgün bakış açılarıyla değer katmaktan mutluluk duyuyoruz. Çünkü biz kültürel faaliyetleri ve sanatsal çalışmaları ticari hayatın temeli olarak görüyoruz. Tarihsel akışa baktığımızda bunun hep paralel yürüdüğüne şahit oluruz. Avrupa’da Rönesans’ın doğması ticaret ile sanatın kol kola girmesiyle mümkün olmuştur.” dedi.
Develioğlu, Türk medeniyetinin odağında kalem, kitap ve musikinin yanı sıra hat, tezhip, minyatür, ebru, çini ve seramik sanatının yer aldığına işaret ederek, “Ticaret erbabının kültüre, yazara, şaire, sanata ve sanatçıya verdiği destek sayesinde o toplumlar, o milletler uluslararası saygınlık noktasında aşamalar kaydedebilir. Takdir edersiniz ki, toplumlar kendilerini sadece ürettikleri ticari ve ekonomik metalarla değil, daha çok ürettikleri sanatsal ürünlerle ifade edebilirler. Bu anlamda biz de kültür ve sanata desteğimizi sürdürmeye gayret ediyoruz.” ifadelerini kullandı.
Leman Dinçtürk’ün 38 yaşında gönül vermeye başladığı sanat çalışmalarına, bugün 79 yaşında aynı tutkuyla devam ettiğine dikkati çeken Develioğlu, şunları kaydetti:
“Leman Hanım’ın çok önemli ve değerli çalışmaları var. Türk-İslam sanatında ekoller kuran Cezeri’nin çizimlerinden ilham alarak 46 minyatürünü çalıştı. Sergimizde bunlardan 17 tane güzide örneği göreceğiz. Onlarla birlikte sergimizde 92 adet çalışma beğeninize sunuldu. Sergide Haliç’teki eski kayıklardan Mimar Sinan köprülerine, Mevlana’dan sufî müziğin sembolü neyzenlere Kelime-i Şehadet’ten Esmaü’l Hüsna’ya kadar el emeği eserler misafirlerimizi bekliyor.”
Sanatçı Dinçtürk ise minyatür sanatının 8. yüzyılda Uygur Türklerinden bugüne kadar geldiğini aktararak, “Hocam Cahide Keskiner bu sanat için ‘dipsiz kuyu’ derdi. Hakikaten sanatımız dipsiz kuyu. Araştırdıkça yeni keşiflerde bulunuyorsunuz. Ben Süheyl Ünver’in hocası Cahide Keskiner’in öğrencisi oldum. Bir nevi 3. kuşağım ve 4. kuşağı yetiştirmeye gayret ediyorum.” diye konuştu.
Minyatür sanatının derin izler taşıdığının altını çizen Dinçtürk, şunları anlattı:
“Teknik olarak çok farklı, emek istiyor. Bazen araştırmalı çalışmaları seviyorum. El Cezeri bizim için çok önemli, dahi bir mühendisimiz. 1987’de Mamure Öz hocamın getirdiği dergide gördüm. Ondan sonra tutkuyla ona bağlandım. O zamanlar çok fazla imkan yoktu. Fuat Sezgin hocamla irtibata geçtim. O beni Süleymaniye Kütüphanesi’ne yönlendirdi. Sonra aktı, gitti. Bu sanatı unutmayacağız, atalarımızı yaşatacağız.”
“Maziden Atiye Geleneksel Esintiler” sergisi, 30 Haziran’a kadar açık olacak.