Kasvetli ve görkemli yapısıyla zıtlıkların şehri olan Edinburgh, orta çağdan kalan taşların altında dinlemeyi bilene şehrin anlatacağı çok şey var. Soğuk, ürkütücü ve kasvetli yapısının yanı sıra görkemli bir şehir olan Edinburgh, sadece İskoçya’nın başkenti olmakla kalmıyor kuzeyin festivaller kenti olarak da ön plana çıkıyor. Old Town’daki orta çağdan kalma yapıların büyüsüne kapılarak uzun süre etkisi altında olacağınız Edinburgh’ta bunları yapmadan dönememenizi tavsiye ederiz;
📌Edinburgh’u keşfetmeye başlamak için en iyi nokta, volkanik bir kayaya oturtulmuş bin yaşındaki Edinburgh Kalesi. Burası İskoç kültürünü yakından görebileceğiniz iyi noktalardan bir tanesi.
📌Kültür sanat, edebiyat ve müzik açısından oldukça zengin bir şehir olan Edinburgh’da Writer’s Museum adlı harika bir yazar müzesine mutlaka uğrayın.
📌Tüm şehri tek bir yerden izlemek isterseniz bizim önerimiz kesinlikle Scott Anıtı olur.
📌Gün batışı izlemek için muhteşem manzaralar sunan Calton Hill veya Arthur’s Seat en iyi noktalardan.
📌Biraz ürkütücü olabilir ancak Edinburgh’un gizli tarihine yolculuk yapabileceğiniz Mary King’s Close, zamanın katmanları size harika bir deneyim sunuyor.
📌Gizeme ve korkuya doyduk diyenler için Edinburgh’taki en eğlenceli müzelerden biri, illüzyon müzesi olan Camera Obscura.
📌Şehrin biraz dışına çıkıp İskoçya’nın kırsal bölgelerine gitmek isteyenler için merkeze 30 dakika yürüme mesafesinde olan Dean’s Village harika bir deneyim.
📌İskoçya’nın lezzetlerini tadabileceğiniz en iyi yerler kesinlikle kitap kafeler. Ayrıca Old Town’da İskoç bisküvisi olan Shortbreaf’in ev yapımı versiyonlarını da denemenizi öneririz.
Thank you for the nice photo, @snapsbyshirin🤍