Antalya’daki Kekova Bölgesi, Akdeniz’in muhteşem güzellikteki sahil şeridinde yer alır. Ancak, bu bölgeye dair en etkileyici özelliklerden biri, 6. yüzyılda yaşanan iki büyük depremin yol açtığı felaketlerdir. Özellikle 529 ve 540 yıllarındaki büyük depremler, bu bölgeyi kalıcı olarak etkilemiştir.
Depremlerin sonucunda, Demre ilçesi Kekova Yarımadası’nı da içeren Orta Likya’daki büyük bir bölge sular altında kalmıştır. Depremler tsunami ve salgın hastalıkları tetikleyerek, bölgedeki uygarlığı neredeyse tamamen yok etmiştir. Bu felaket sonrası hayat, bu bölgelerde büyük ölçüde azalmış, uygarlık eski canlılığını kaybetmiştir. Arkeolojik veriler ve tarihî kaynaklar, bu dönemin zorluğunu ve yaşanan bu büyük felaketlerin etkilerini yansıtmaktadır.
Bugün, bu su altında kalan uygarlığın izleri Batık Şehir olarak bilinen bölgede görülebiliyor. Denizin altında kalan antik yapılar, su altı arkeolojisi meraklıları ve tarihseverler için büyüleyici bir manzara sunuyor. Turistler, bu tarihi anları yakından görmek ve fotoğraflamak için bölgeye akın ediyor.
Kekova Bölgesi, tarihi ve doğal güzellikleri bir araya getiren eşsiz bir destinasyon olarak yerini koruyor. Her yıl yüzlerce yerli ve yabancı turist, bu benzersiz tarihi ve doğal güzelliği keşfetmek için bu bölgeyi ziyaret ediyor. Bu, geçmişin izlerini sürmek ve tarihin derinliklerine yolculuk yapmak isteyenler için büyüleyici bir deneyim sunuyor.
“Dönemin Akdeniz’deki en büyük limanı da işlevini yitirdi”
Bölgenin tarihi konusunda bilgiler paylaşan Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevzat Çevik,, “Andriake’deki kazılarda MS 7. Yüzyıl sonrasına ilişkin buluntu ele geçmemesi bu nedenledir. Kekova’da çok sayıda liman ve sığınaklar var. Özellikle Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde yoğun bir deniz trafiği var. Andriake antik Akdeniz’in en büyük limanlarından biri olduğu için orada çok büyük bir uluslararası gemi trafiği yaşanıyordu. Liman işlevini yitirince bu kullanım çok azaldı. Bunun temel nedeni depremler. Binlerce deprem oluyor. Özellikle Fethiye – Burdur hattında ana bir hat var. O hattaki büyük depremler de Likya’yı etkilemiş. Akdeniz içindeki büyük depremler de bütün bu kentlerin etkilenmesine yol açmış. Depremler sonrası tsunami ve salgınlar gibi etkenler de oradaki uygarlığı, kültürü ve yerleşim popülasyonunu derinden etkiliyor ve hayatı değiştiriyor. O dönemden sonra hayatın azaldığını, uygarlığın önceki gibi ilerlemediğini ve yerleşimlerin terk edildiğini arkeolojik verilerden de görebiliyoruz. Bu oluşumlar şimdi muhteşem görüntüler oluşturan pitoresklere dönüşmüş durumda. Doğanın ve kültürel kalıntıların terkediliş sonrası oluşturduğu doğal sarmal eşsiz bir kültürel peyzaj oluşturmuş durumdadır. Bu nedenle Kekova sadece en berrak denizi ve Dalmaçya tipi etkileyici doğası ile değil su altında kalmış kalıntıları ile de akıl almaz bir görsellik oluşturuyor” ifadelerini kullandı.