Antik dönem mitlerinden günümüze “Ebedi ateş”: Çıralı Yanartaş

Antik dönemlerden bu yana yanmakta olan, kayaların üzerindeki yaklaşık 20 alev bacası, tarihin ateşini günümüze taşıyor. Eskiden daha kuvvetli olan ateş, zamanla küçülmüş ve sayısız küçük aleve dönüşmüş. Bazı kaynaklar, modern olimpiyat oyunlarındaki kutsal ateşin kaynağının burası olduğunu öne sürse de, bu konuda kesin bir bilgi bulunmuyor. Ancak, mevcut ipuçları bir araya getirildiğinde insanın aklına “neden olmasın?” sorusu da gelmiyor değil…

Antalya şehir merkezinden yaklaşık 1,5 saat süren bir yolculukla ulaşılabilen Çıralı’ya, özel araçla gitmek en kolay seçenek olarak karşımıza çıkıyor. Antalya Otogarı’ndan hareket eden dolmuşlar ile Antalya-Kumluca Karayolu üzerindeki Çıralı kavşağında inip buradan köy merkezine dolmuşlarla ulaşılabiliyor. Yol boyunca portakal ve mandalina bahçeleriyle çevrili birçok konaklama tesisi bulunuyor. Çıralı’dan Yanartaş’a 1.400 metrelik bir patika tırmanışının ardından ulaşılabiliyor. Taşlık ve engebeli patikada, iyi bir yürüyüş ayakkabısı ve hava karardıktan sonra aydınlatma için bir fener taşımanızı öneririz. Gün batımı saatlerinde büyüleyici manzaralar sunan Yanartaş’ta, ziyaretçiler arasında popüler bir aktivite haline gelmiş olan ateşin başında marshmallow veya sucuk pişirme keyfini sizde yaşayabilirsiniz.

Yanartaş, özellikle gece ziyaretlerinde büyüleyici bir atmosfere bürünüyor. Karanlıkta parıldayan alevler, ziyaretçilerine unutulmaz manzaralar sunuyor. Bölgeye giden yol, doğa yürüyüşü yapmak için de oldukça ideal. Yol boyunca Akdeniz’in zengin bitki örtüsünü ve manzaralarını keşfetme fırsatı bulabilirsiniz. Ayrıca, fotoğraf tutkunları için de harika bir yer. Alevlerin doğal çevreyle oluşturduğu etkileyici kontrast, çarpıcı kareler yakalamanıza olanak tanıyor.

Doğal alevler, metan gazının yer yüzüne çıkıp yanmasıyla oluşmuş ve Antik Dönem’de bu bölge, Hephaistos kült merkezi olarak kullanılmış.

Yanartaş, Likya uygarlığına kadar uzanan derin bir tarihe sahip. Eski Yunan mitolojisinde, bu bölgede yaşayan ateş püskürten Chimera adlı yaratığa dair efsaneler bulunuyor. Bu mit, Yanartaş’ın hiç sönmeyen ateşiyle ilişkilendirilmiş. Likyalılar ve Romalılar, burayı hem dini hem de pratik amaçlarla kullanmışlar.

Yanartaş bölgesine dair birçok destan, mitolojik hikaye ve inanç günümüze kadar ulaşıyor. Bunlardan biri, Yunan mitolojisine ait Kimeria efsanesi. Hikayeye göre, Ephyra prensi Hipponus bir av kazasında kardeşi Belleron’u öldürmüş ve bu olaydan sonra adı Bellerophon (Belleron’u yiyen) olarak kalmış. Tiryns şehrine vardığında, şehrin kraliçesi ona aşık olmuş ancak karşılık göremeyince kraldan Bellerophon’u öldürmesini istemiş. Kral ise onu Likya’ya göndermiş ve eline, içinde Bellerophon’un öldürülmesi gerektiğini belirten bir mektup vermiş. Likya Kralı Lobhates, doğrudan bir cinayete karışmak istememiş ve onu zorlu bir göreve göndermiş. Bu görev ise ateş püskürten Kimera’yı yenmek. Bellerophon, tanrılara dua ettikten sonra Pegasus’un yardımıyla Kimera’yı mızrağıyla öldürmüş, ancak yaratık ölmeden önce son bir kez ateş püskürterek etrafı yakıp kavurmuş. İşte o son ateş, bugün hala Yanartaş’ta yanmaya devam ediyor.

Çıralı Yanartaş, hem tarihi hem de doğal güzellikleriyle benzersiz bir yer. Bu sönmeyen ateşin sırrını keşfetmek ve bu doğa harikasını yerinde görmek, ziyaretçilerine unutulmaz anılar yaşatacak. Bu efsanelere ev sahipliği yapan büyülü bölgeyi ziyaret etmenizi ve zor arazi koşulları için hazırlıklı gitmenizi tavsiye ederiz.

Seyahatinizde keyifli anlar dileriz. Umarız, antik ruhu aydınlatan ve insanlık kültürüne derin izler bırakan Yanartaş’tan güzel anılarla dönersiniz. Şimdiden iyi yolculuklar dileriz. Deneyimlerinizi bizimle paylaşmayı unutmayın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir