Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türkiye’de mutlaka görülmesi gereken 11 lahit listesi hazırladı. “Ülkemizdeki müzelerde dünyaca ünlü örnekleri bulunan bu ihtişamlı eserler yaşamın, tarihin ve sanatın ölümsüz detaylarını betimliyor” denilerek yayınlanan listenin ilk sırasında, İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen Sidamara Lahdi var.
1- Sidamara Lahdi (İstanbul Arkeoloji Müzeleri): Konya-Ereğli Karaman yolu üzerindeki Ambar köyünde bulunmuş ve 1901 yılında İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne getirilmiştir. Eski adı Sidamara olan köyde bulunduğu için Sidamara ismiyle anılan ve MS 2-3. yüzyıla ait Lahit, 32 tonluk ağırlığı ile dünyanın en ağır lahdi olarak bilinmektedir. İki figürün ayak ve başuçlarında iki eros bulunmaktadır. Sandukanın diğer uzun yüzünde bir av sahnesi tasvir edilmiştir.
Altıkulaç Lahdi (Troya Müzesi): Altıkulaç Lahdi MÖ 4. yüzyılın başlarına tarihlenmektedir. Antik Troas bölgesinin güneydoğusunda Çanakkale Çan ilçesindeki Çingenetepe Tümülüsü’ndeki bir mezar odasında 1998 yılında bulunmuştur. Mermer lahdin üzerindeki boyalı sahneler çok iyi korunduğu için eser büyük bir önem taşımaktadır. Lahdin MÖ 5. yüzyılın sonlarında burada hüküm süren Anadolulu bir hanedan için yaptırılmış olduğu düşünülmektedir. Anadolu’da Perslerin gelmesi ile birlikte hakim olan sanat anlayışını en iyi gösteren nadir örneklerden birisidir.
İskender Lahdi (İstanbul Arkeoloji Müzeleri): 1887 yılında Osman Hamdi Bey’in Lübnan’daki Sidon (Sayda) Kral Nekropolisi’nde gerçekleştirdiği kazılarda bulunmuştur. MÖ 4. yüzyılın son çeyreğine tarihlenen lahdin, Büyük İskender’e değil Sidon Krallarından Abdolonymos’a ait olduğu düşünülür. Kral Abdolonymos’un kendi lahdi üzerinde Büyük İskender’e ve İssos Savaşı’ndan bir kesite yer verdiği düşünülür. Lahdin bir uzun cephesinde Yunan ve Pers askerleri birbirlerine karşı savaş halinde betimlenmiştir. At üzerindeki figürün, Büyük İskender olduğu anlaşılmaktadır.
Herakles Lahdi (Konya Arkeoloji Müzesi): 1958 yılında Beyşehir Yunuslar’da (Pappa Antik Kenti) bir inşaat yapımı esnasında açığa çıkan lahit, Anadolu’da şimdiye kadar bulunmuş, yüksek kabartma tekniğinde yapılan Herakles lahitlerinin en iyi örneğidir. Pappa Antik Kenti ileri gelenlerinden birine ait olan lahdin sandukasının bir dar yüzünde ölen kişi, diğer üç yüzünde ise Herakles’in on iki işi mitolojisi en ince detayına kadar betimlenmiştir.
Ağlayan Kadınlar Lahdi (İstanbul Arkeoloji Müzeleri): 1887 yılında Osman Hamdi Bey’in Lübnan’da yer alan Sidon Kral Nekropolisi’nde gerçekleştiği kazılarda bulunmuştur. Lahit üzerindeki ikonografik sahne nedeniyle Ağlayan Kadınlar olarak isimlendirilmiştir. Yaklaşık MÖ 350 yıllarına tarihlenen lahdin, Klasik Dönem Yunan stilinde üretilmiş olduğu ve Atina veya Rodos atölyelerinde üretildikten sonra Sidon’a getirildiği düşünülür. Tüm yüzlerine toplam 18 İon düzeni sütun arasında, çeşitli şekillerde tasvir edilmiş, yas tutan kadınlar yerleştirilmiştir.
Akhilleus Lahdi (Adana Müzesi): Torre Nova (Küçük Asya Lahitleri) grubuna giren bu lahit, Geç Antoninler Dönemi özelliklerini taşımaktadır. Lahdin ön ve yan yüzündeki tasvirlerde, Homeros’un İlyada Destanı’nda yer alan Truva Savaşı’na atıfta bulunularak; Akhilleus’un yakın arkadaşı Patroklos’un öldürülmesinden duyduğu acı ve öfkeyle, Hektor’un cesedini günlerce yerde sürükletmesi, Hektor’un babası Priamus’un oğlunun cesedini istemek üzere diz çökerek yalvarışı ve Akhilleus’un arkaya doğru çevirdiği yüzündeki üzüntülü hal betimlenmiştir.
Aurelia Botiane Demetria Lahdi (Antalya Müzesi): Aurelia Botiane Demetria, MS 2. yüzyılda Perge’de yaşamış, kentin ileri gelen yurttaşlarındandır. 1997 yılında Perge Batı Nekropolisi’nden kaçakçılar tarafından çıkarılmış ve satılmak üzereyken güvenlik güçlerince ele geçirilmiştir. Lahdin uzun yüzünde ise Homeros’un İlyada’sında anlatılan Troia Savaşında, Troialılar ile Akhalar arasında geçen üç olayı anlatan sahneler yer almaktadır.
Likya Lahdi (İstanbul Arkeoloji Müzeleri): 1887 yılında Osman Hamdi Bey’in Lübnan’da yer alan Sidon Kral Nekropolisi’nde gerçekleştiği kazılarda bulunmuştur. Sidon’daki kraliyet soyundan gelen yöneticilerden birine ait olduğu düşünülen lahdin kime ait olduğu bilinmemektedir. Sandukanın uzun yüzlerinden birinde yaban domuzu avı betimlenmiştir. MÖ 5. yüzyıla tarihlendirilen lahit, Sidon Kral Nekropolü’nden çıkarılmış olsa da form olarak Anadolu Likya mezar anıtlarıyla olan benzerliğinden ötürü bu isimle anılmaktadır.
Eroslu Lahit (Side Müzesi): 1947 – 1966 yılları arasında Side Antik Kenti Doğu Nekropol kazısında bir anıtmezarın içinde bulunmuştur. Her yönünde Erosların tasvir edildiği önemli lahitler arasında gösterilmektedir. Kanatlı Eroslar ayakta durmakta, meyve taşımakta, içki içmekte ve sarhoş olarak birbirine sarılmaktadırlar. MS 2. yüzyılın son yarısına tarihlendirilmektedir. Erosların lahitdeki tasvirleri, Roma İmparatorluk döneminde oldukça geniş bir alana yayılmış Dionysos mitleri ve ölümden sonra başka bir dünyada yaşama ümitleri ile ilgilidir.
Dionysiak Lahdi (Antalya Müzesi): Dionysiak Lahdi, Perge Batı Nekropolisi’nde 2003 yılı kazılarında bulunmuştur. Pentelikon mermerinden yapılmış olan lahdin üzerinde ölü portreleri bulunan klineli bir kapağı vardır. MS 3. yüzyılın ikinci yarısına tarihlendirilebilir. Ön yüzde İlyada’da geçen bir mitosun betimi bulunmaktadır. Lahdin kısa yüzlerindeki figürlerin belden aşağı korunagelmiştir. Üst kısımlar ise mezar soygununda tahrip edilmiştir.
Polyksena Lahdi (Troya Müzesi): Polyksena Lahdi, Çanakkale Kızöldün Tümülüsü’nde, 1994 yılında bir kaçak kazı ihbarı üzerine yapılan kurtarma kazısında bulunmuştur. MÖ 6. yüzyıla ait olup Anadolu’da, bugüne kadar bulunan figürsel anlatımlı lahitlerin en erken örneğidir. Uzun kenarlarından birinde, Troya Kralı Priamos ile kraliçe Hekabe’nin küçük kızları olan Polyksena’nın kurban edilmesi olayı betimlenmiştir. Bu nedenle eser Polyksena Lahdi olarak anılmaktadır.