Seyyah ve sunucu Özlem Tunca Esirgenç, “Gezmenin emekliliği olmaz. İnsan, sağlığı el verdiği sürece gezmeli. Çünkü gezmek, insana yeni ufuklar ve vizyonlar katan bir şey” diyor.
“Work and travel” (İş ve seyahat) günümüzün kalıp terimlerinden birisi. Hem seyahat edip hem de çalışmak herkesin hayalidir çünkü. Kim istemez ki hem gezip hem çalışmayı. Gerçi tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 pandemisi ile birlikte birçok iş sektörü, bunu bir nevi çalışma sistemine yerleştirdi. Çalışanlarına ofise gelmeden, bulundukları konumlardan işlerini yürütebilme imkanını sundu. Bu durum da özellikle seyahat etmeyi seven çalışanlar için büyük bir avantaj oldu. Her ne kadar bir “Work and travel” terimini tam olarak karşılamasa da belirli bir vadede beyaz yaka çalışanları memnun etti. Ancak bunu bir de bir iş faaliyetinden çıkarıp yaşam şekli haline getirmiş isimler bulunmakta. O kişilerden birisi; sunmakta olduğu seyahat programı sayesinde ülkemizin ve Dünya’nın dört bir yanını gezen ve artık bir seyyah vasfını da almış olan Özlem Tunca Esirgenç. Dünya üzerinde görmediği yer, tatmadığı lezzet ve tanışmadığı kültür neredeyse kalmadı desek yanlış olmayacaktır. Gençliğinden beri yapmayı hayal ettiğini belirttiği bu mesleği, eşi yönetmen Yasin Esirgenç ve oğulları Yakup Can Esirgenç ile beraber yürüten Özlem Tunca Esirgenç, yaptığı seyahatler ile farklı kültür ve hayatlara dokunmuş oluyor. Ünlü sunucu ve seyyah, ailesi ile beraber bir yaşam şekli halini almış olan mesleği seyahat yayıncılığı hakkında, “Biz artık bunu bir iş değil, hayat tarzı olarak benimsedik. Ben Dünya’yı gezdim, gezmeye de devam ediyorum. İnsan başka ülkeleri gezdikçe, kendi ülkesinin değerini daha çok anlıyor. Dünya’yı gezmenin en güzel yanı; insanın evine, ülkesine dönüyor olması” ifadelerini kullanıyor.
Kariyeriniz aslında yemek programı sunuculuğu yaparak başlıyor. Ancak daha sonra seyahat programına doğru evriliyor. Bu süreç nasıl gelişti, seyahat yayıncılığı yapmak hayalinizde olan bir şey miydi?
Benim küçüklüğümden beri hayalim hep televizyoncu olmaktı. Ve küçük yaşlardan itibaren eğitimlerimi hep bu yönde aldım, kendimi bu yönde geliştirdim. Hayalim olan televizyonculuk mesleğini icra etmek için üniversite eğitimimi de Radyo Televizyon ve Sinema alanında tamamladım. Üniversitede okurken, televizyonculuk mesleğini icra ettim. Kariyerime yemek programı ile başladım. Eşim Yasin Esirgenç ile tanıştıktan sonra da gezi programını yapmaya başladım.
Çıktığımız bu yolculuğu herkes sevdi
Seyahatlerinize Türkiye ile başladınız ardından diğer ülkeler ile devam ettiniz. Dünya’yı gezip yeni yerler keşfetmeyi siz mi istediniz yoksa bunun için bir teklif mi aldınız?
Seyahatlerime önce Türkiye’yi gezmek ile başladım. Tabii ki de herkesin hayali Dünya’yı gezmektir. Herkeste olduğu gibi benim de hayalim hep Dünya’yı gezmekti. Seyahat etmeyi herkes emeklilik zamanında gerçekleştirmek ister ama ben, hem gençken gezmek hem de yaşadığım anıları, gördüğüm güzellikleri başka insanlar ile paylaşmak isterdim. Buna da eşim Yasin Esirgenç ile birlikte başladık, daha sonra oğlumuz Yakup Can dahil oldu. Çıktığım bu yolculuğu herkes çok sevdi.
Bu işi hayat tarzı olarak benimsedik
Sanırım sizin mesleğiniz adına en büyük şansınız bir yerde; eşiniz Yasin Esirgenç’in aynı zamanda iş arkadaşınız olması öyle değil mi?
Kesinlikle en büyük şansım ailem ile birlikte bu işi yapıyor olmak. Biz artık bunu bir iş değil, hayat tarzı olarak benimsedik.
Yakup Can gezginlik görevini devralır
Yakup Can peki… O da kırk günlük halinden bu yana sizler ile beraber seyahat ediyor. Yakup Can için de küçük seyyah diyebilir miyiz artık?
Kesinlikle Yakup Can gezginlerin şahı. Gezmeyi çok seviyor. Özellikle biz çekim yaparken, o gezdiğimiz yerlerin lüks mekanlarında oturup keyif yapmayı, Dünya’nın tadını çıkarmayı seviyor. Gezginlik görevini devralır diye düşünüyorum.
Bambaşka gelenekler ve kültürler var
Ekranda seyahat temalı yayın yapan birçok televizyon programı mevcut. Fakat sizin programınız, bu yayınlardan farklı olarak; salt yöresel lezzetleri değil gezdiğiniz yerlerin coğrafyaları ve kültürlerini tanıtmak üzerine kurulu. Böyle olmasını siz mi tercih ettiniz?
Benim programım sadece gezilecek yerleri gösteriyor. Bir ülkede veya şehirde nereler gezilip görülebilir bunları detaylıca keşfediyorum. Ama tabii yöresel yaşamlar ve ilginç kültürler de bunun içerisine dahil oluyor. Yemek tarifleri yok ama gittiğimiz yerlerde ilginç kültürler ya da lezzetler bulduğum zaman da, bunları izleyicilerime gösteriyorum. Mesela Tayland’da böcek tezgahı vardı. Böcek yemeyi seviyorlar Taylandlılar. Çok şaşırmıştım onu görünce ve programda; burada ne yenmez şeklinde göstermiştim. Dünya’nın bambaşka gelenekleri ve kültürleri var. Objektif bir şekilde hepsini paylaşmaya çalışıyorum.
Her ülkenin kendine has özgünlüğü var
Ülkemizin ve Dünya’nın dört bir yanını gezdiniz. Tüm bu yerler içerisinde, bir kez daha görülüp anlatılmalı dediğiniz bir konum oldu mu? Veyahut seyahatleriniz içerisinde unutamadığınız ve bizim ile paylaşabileceğiniz bir anınız var mı?
Kesinlikle Dünya’yı gezip görmek lazım. İnsan başka ülkeleri gezdikçe, kendi ülkesinin değerini daha çok anlıyor. Dünya’yı gezmenin en güzel yanı; insanın evine, ülkesine dönüyor olması. Ben Dünya’yı gezdim, gezmeye de devam ediyorum. Dünya’nın en güzel ülkesi Türkiye; her kentimiz birbirinden güzel ve özel. Dünya üzerinde en sevdiğim kent ise; denizi, tarihi, lezzetleri ve özellikle koyları ile Muğla. Muğla’da Göcek koylarına hayran kaldım. O yüzden tekrar Göcek koylarını anlatmayı planlıyorum. Ama her ülkenin kendine has özgünlüğü özelliği var. Asya’yı da çok seviyorum. Ülke olarak Tayland, Kamboçya ve Japonya Asya Kıtası’nda en sevdiğim yerlerden. Mesela Afrika’da macera, Avrupa’da farklı dönemlerin tarihi, Amerika’da ise alışveriş gibi genel oturmuş temalar var.
Dünya’nın bambaşka köşelerinde bambaşka anılarım var. Afrika’dan Avrupa’ya, Avrupa’dan Amerika’ya, Asya’ya… Afrika’da odamı yarasalar basmıştı, Sri Lanka’da filleri beslerken Yakup Can kıskanmıştı… Daha çok anı var… Yazsam kitap olur.
Sosyal medyayı güvenilir bulmuyorum
Seyahat yayıncılığı günümüzde sosyal medyaya taşınmış durumda. Influencerlık adı altında da seyahat ve rota yayıncılığı yapan pek çok sosyal medya hesabı mevcut. Oldukça yoğun bir ilgi ile devam eden bu çalışmaları siz nasıl buluyorsunuz?
Gezmek herkesin hayali olduğu için bu alana da talep çok fazla. Fakat bence sosyal medya çok güvenilir bir platform değil. Çünkü orada sahte hesap ve sahte takipçi olayı çok fazla. Tabii ki işini düzgün bir şekilde yapan kişilere saygımız sonsuz ama çoğu hesap da sahte. Bu yüzden pek güvenilir bulmuyorum bu alanı.
Uzun bir süredir seyahat yayıncılığı yapıyorsunuz. Bu mesleğin emekliliği olur mu sizce?
Hayır, gezmenin emekliliği olmaz. İnsan sağlığı el verdiği sürece gezmeli. Çünkü gezmek, insana yeni ufuklar ve vizyonlar katan bir şey.