İzmir’in Tire ilçesinde yüzyıllarca ailelerin geçim kaynağı olan el urgancılığı, artık yalnızca Tire Belediyesince 2014’te kurulan Kent Müzesi’nde tanıtım amacıyla yapılıyor.
Küçük Menderes Ovası’nda yetiştirilen kenevirin evlerin bahçelerindeki çarklarda geleneksel yöntemlerle işlenmesiyle elde edilen halatlar, yüzyıllarca bölgenin en önemli gelir kaynağı oldu.Geçmişi Antik Çağ’a dayanan ve Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un fethinde gemilerde kullandığı urganları ördürdüğü yer olarak rivayet edilen Tire’de, kayıtlara göre 1950’lerde 600 civarında çark bulunurken, fabrikasyon üretimin gelişmesi ve Küçük Menderes Nehri’ndeki suyun azalmasıyla aileler mesleği zamanla bıraktı.
Özel bir firmaya ait fabrikada modern makinelerle üretimin devam ettiği ilçede, geleneksel el urgancılığı ise 62 yaşındaki usta Raife Baysal tarafından yok olmaya yüz tutmuş meslekleri tanıtmak için Kent Müzesi’nde oluşturulan bölümde sembolik olarak sürdürülüyor.
Müzede görevli Baysal, urganın dışında kenevirden dekoratif eşyalar da üretiyor.
Urgancılık meşakkatli
Raife Baysal, ilkokuldan sonra eğitimine devam etmediğini, anne babasının yanında urgancılığı öğrendiğini söyledi.
Çocukluğunda Tire’de yaygın olarak urgancılık yapıldığını dile getiren Baysal, “Babam, amcalarım urgancıydı. Tire’nin geçimi de urgancılıktan sağlanırdı. Her evde hiç yoksa en azından bir tane çark vardı.” dedi.
Urgancılığın meşakkatli bir meslek olduğunu ifade eden Baysal, üretim sürecini şöyle anlattı:
“Kendir tohumu tarlaya ekilmesinin ardından bitkinin yetişerek 2,5-3 metre olması beklenir. Bunlar büyüdükten sonra biçilir, suya gömülür. Eskiden Küçük Menderes vardı, şimdi suyu kesildi. Berrak akardı, o suyun içinde 9-10 gün gömülürdü. Sudan çıkarıldıktan sonra kurutulur ve develerle evlere dağıtılırdı. Evlerde soyulur ve ancak o zaman işlenmeye hazır olur. Mahlacımız dövülür, tarakta taranır, incelmiş halde çarkımızda işlenmeye hazır olur. Büyük kalıplarla birleştirildiğinde urgan halat haline gelir. 75 metre, 100 metre istediğimiz uzunlukta olur. Daha önceleri kamyonlarda yük sarmalarında kullanılırdı, kuyu urganları yapılırdı.”
Tireli gençlerin geleneksel meslekleri öğrenmeye meraklı olduğunu belirten Baysal, “Bu sanatı bildiğim için gurur duyuyorum. Unutulmamasını istiyorum. Bizler ölmeden birilerine miras bırakılsın istiyorum. Dilim döndüğünce anlatmaya çalışıyorum. Gençlerimiz öğrensin, bilinsin, bunlar atalarımızın mesleği.” diye konuştu.
Kenevirden ev eşyaları da yaptığını vurgulayan Baysal, şunları kaydetti:
“İşlemiş olduklarımı ne yapsam diye düşündüm. Runnerler (dekoratif uzun, dar masa örtüsü), sepetler, çantalar, şapkalar yapmaya başladım. Ürettiklerimiz de müzemizde satılıyor. Oğluma da öğrettim ama ileride yapar mı bilmiyorum. Ata meslekleri olduğu için ölmemesi gerektiğini düşünüyorum. Sağlıklı bir malzeme. Eskiden kilimlerimiz vardı, atıklarından minder yapardık. Her hali değerlendirilirdi. Öğrenmek isteyen çok. Hiçbir şey kolay öğrenilmiyor. Her işin bir zorluğu olduğu gibi bunun da zorlukları var, birden bire düzgün olmuyor.”