Adriyatik kıyılarına komşu Güney İtalya’nın en göz alıcı yerlerinden biri olan Ostuni Adası, inci beyazı bir taç gibi denizi süslüyor. İlk yerleşimi M.Ö 600’lü yıllara uzanmaktadır. M.S 448 yılında Roma egemenliğine giren Ostuni mimarisinde de sıkça Roma dokunuşlarına rastlanmaktadır.
Beyaz rengin hakim olduğu Ostuni Adası mimarisiyle, zeytin ve üzüm bağlarıyla çevrili sokakları ile keşfedilmeye hazır bir şekilde hayran bırakacağı ziyaretçilerini bekliyor.
Ostuni gezimize başlayacağımız yer Palignano A Mare kasabasıdır. Kasabada İtalyan ve roma mimarisinin donattığı dar sokakları görecek sonrasında muhteşem bir maviliğe açılan kumsala ulaşacaksınız. Burada yüzerek Adriyatik Denizi’nin tadını çıkarabilirsiniz.
Palignano A Mare de gideceğiniz tüm restoranlar bir antik dönem dizisinden çıkmış gibi dekore edilmiş ve muhteşem deniz manzaralarına sahiptir. Ostuni Palignano A Mare kasabasına geldiğinizde romantik bir akşam yemeği için buradaki restoranlara gitmelisiniz.
Palignano A Mare denizin tadını çıkardıktan sonra ilginç bir mimari tasarıma sahip olan, Unesco Dünya Mirası Listesi’nde koruma altına alınmış Alberobello evlerini görmeye gitmelisiniz. Harç kullanılmadan yapılan Alberobello evleri huni şeklindeki mimari tasarımıyla görenleri hayran bırakıyor.
Alberobello gezerken yolunuza çıkacak olan minik parkında oturup soluklanmayı ihmal etmeyin. Parktaki ağaçların dikdörtgen oluşturacak şekilde kesilmesi eminiz ki dikkatinizi çekecektir. Ostuni Adası’nın şirin Alberobello sokaklarında gezerken aklınızdan “acaba bir adaya mı taşınsam” düşüncesinin geçmesine engel olamayacaksınız.
Biraz aşağıya indiğinizde Barok mimarisi ile karşılaşacağınız eski bir şehir olan Martina Franca kasabası karşınıza çıkıyor. Sizi alıp yüzyıllarca geriye götürecek sokakları, meydanları, tarihi mimarisi ile Ostuni’de görülmeye değer en güzel yerlerden biridir. Meydandaki tarihi saat kulesini arkanıza alarak muhteşem fotoğraflar çekeceğiniz Martina Franca otantik kafelerde bir fincan kahve içmeyi unutmayın deriz.
Barok mimarisinin hakim olduğu bir başka kasaba da Lecce’dir İtalya’nın en meşhur pizzalarını tatmaya bu kasabadan başlamalısınız. Ünlü yönetmen Ferzan Özpetek’in Mine Vaganti filminden tanıyacağınız Lecce Ostuni’nin ‘Güney’in Floransa’sı olarak da biliniyor.
Pizza yemek için oturduğunuz tüm restoranlarda İtalyan ve Barok mimarisinin bir araya geldiğine şahit olacaksınız. Bu güzel tasarımlar eşliğinde mis gibi kokan İtalyan pizzasının tadını hayal dahi edemiyoruz.
Ostuni’nin göz bebeği Castellana Mağarası bu güzel tarihi sokaklara renk katan en güzel doğal oluşumlardan biri. 1938 yılında fark edilen sarkıtlardan meydana gelen doğal oluşum karşısında hayran kalacaksınız. Bir rehber eşliğinde gezerek Ostuni gezinize önemli bilgiler katabilirsiniz. Ostuni’a arabayla 50 dakika olan Castellana Mağarası bizce görmeniz gereken en önemli yerlerden biridir.
Ostuni’a gezimizin son adresi olan Brindisi’ye geldiğinizde sizleri doğal bir liman karşılayacak. Kasabada 11. ve 13. yüzyılın izlerini taşıyan he Swabian Castle ve San Giovanni al Sepolcro Kilisesi görülmesi gereken tarihi yapılardan biri. 11. yüzyılda yıkılan ve 13. yüzyılda tekrar inşa edilen The Swabian Castle Kilisesi gotik mimarisi ile görenleri tüm güzelliğiyle etkiliyor. Kendine has işlemelere sahip olan kiliseler şehrin en yüksek noktalarına konumlandırılarak her yerden görülmesi sağlanmış.