Kariye, Bizans döneminden kalma büyük bir manastır kompleksi. Manastırın içinde de küçük bir kilise var. Bu kilise bugünkü Kariye Camii. Osmanlı döneminde Fatih’in İstanbul’un fethinden sonra aynı Ayasofya gibi burası da camiye çevrildi, o zaman Kariye adını aldı, minaresi ekledi ve hatta mahallenin adı da Kariye oldu. Daha sonra Cumhuriyet döneminde yine Ayasofya’yla aynı kaderi paylaştı ve müze haline getirildi. Müze statüsüne girdiğinden dolayı mozaiklerin üzerini kapatan sıvalar açıldı, mozaiklerin bakımı yapıldı ve muhteşem bir mozaik şöleni ortaya çıktı. Ve yıllar sonra yine Ayasofya’yla kaderleri kesişiyor, bu iki tarihi yapıt yeniden cami oluyor.
Bizans Dönemi’nden günümüze kadar gelmeyi başarabilen Kariye, kendine hayran bırakan mozaikleri ile türünün tek örneği olma özelliğine sahip. Buranın Grekçe adı Chora Manastırı. Grekçe Chora, vatan, kırsal ve yurt demek. Bir manastır kompleksine kırsal anlamına gelen bir kelime neden isim olarak verilir ki… Büyük ihtimalle burası bir zamanlar kırsaldaydı, o sebepten dolayı kırsal anlamına gelen Croa adı verildi. İstanbul’un Fatih ilçesinde Edirnekapı semtinde, II. Theodosius’un 413 yılında yaptırdığı Konstantinopolis Surları’nın hemen içinde yer almakta. Oysa ilk yapıldığı zamanda Konstantinopolis surlarının dışında kalan Bizans yapısı bu özelliğini kendisine verilen isimle de pekiştirilmiş.
MOZİKLERİ DÜNYA ÇAPINDA BİR ÜNE SAHİP
Kariye Camii, bir Bizans entelektüeli olan Thedoros Metokhites tarafından büyük ölçüde yeniden inşa edildiği 1316-1321 dönemde yapı mozaikler ve freskler ile bezenmiştir. Kariye’de günümüze kadar ulaşan eserler sadece Bizans resminde değil, dünya çapında bir üne sahip. Göz kamaştıran bu mozaikler, özellikleriyle ve betimleme tarzıyla “Bizans Rönesansı” olarak değerlendirilmekte.
3 TEMELA ALANDAN OLUŞUYOR
Kariye’nin’nin mimarisi ise kullanım şekili olarak Süleyman Tapınağı’na benzer. Bu tarihi yapının planı 3 temel alandan oluşur. Dış Narteks, İç Narteks ve Naos (kutsal alan). Ayrıca kilisenin batı tarafına mezar nişleri için ek şapel, yani Parekklesion eklenmiştir.
FETİH SONRASI YAPIYA ZARAR VERİLMEDİ
İstanbul’un Fatih Sultan Mehmed tarafından 1453 yılındaki fethinden sonra Osmanlılar binaya zarar vermemişlerdir. Fatih Sultan Mehmed’in emriyle kiliselerdeki mozaikler, freskler korunmuştur ve camiye çevrilen binalardaki bu eserler sıvayla kapanmıştır.